İnsanoğlu binlerce yıldır kavgalara, çatışmalara ve savaşlara şahitlik eder. Tarih, savaş gibi önemli olayların hafızası olmasının ötesinde, savaşların neden ve sonuçlarıyla toplumların sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik yapısı ve insana bakışının karakteristik özellikleri hakkında bilgiler verir.
Bazı savaşların neden ve sonuçları incelendiğinde bunların bir grup insanın diğer insanlara hükmetmek, boyunduruğu altında tutmak için geliştirdiği stratejik bir zulüm hareketi olduğu görülür. Bu durumu açgözlülüğün, ihanetin, hırs ve ihtirasın tetiklediği anlaşılır.
Materyalist aklın neden olduğu bu savaşların ardından insanlar, özgürlüğüne pranga vurulduğunu, hayallerinin kabus olduğunu, kimliklerinin ve kişiliklerinin lime lime edildiğini, değerlerinin parça parça yok oluşunu iliklerine kadar hisseder. İnsanlık topyekun acı içinde yoksulluk ve yoksunluk bataklığında boğulur.
Bazı savaşlar gerekçesi ve sonuçları bakımından yıkımın ve yok oluşun tohumlarını saçıp, zehirli bir sarmaşık gibi bütün toplumu çürüten savaşlardan farklıdır. Onlar devletin ve milletin yeniden inşasının, dirilişinin, maziden istikbale, mana yüklü milli destanlarıdır.
Komutan Alparslan’ın 1071 Malazgirt Zaferi sonrasında ebediyen yurt edindiğimiz Anadolu, yüzyıllardır “savaş” ve “diriliş” arasında bitmek bilmeyen mücadeleye şahit oldu. Her seferinde Haçlılardan emperyalistlere, siyonist muhterislerden “mescid-i dırarın” haşhaşi varislerine, mankurt akılların ve ihanet çetelerinin zehirli sarmaşıkların istilasına maruz kaldı. Her seferinde yeniden dirildi. Her diriliş bayram sevinciyle bir zafer ve kurtuluş günü olarak kutlana geldi. Kurtuluş günleri sadece kutlayanlara değil dünyaya anlamlı mesajlar taşıdı. Kahramanmaraş’ın Düşman İşgalinden Kurtuluşu, “12 Şubat” günü de bu mesajı omuzlarında taşıyan günlerden biridir.
İstiklal Şehri Kahramanmaraş’ın yiğit edeleri ve bacıları, bundan 100 yıl önce, bütün varlığıyla korumaya yemin ettiği ay yıldızlı bayrağı, sadece istiklal kalesinin burçlarına değil, tüm dünyanın hafızasına, “diriliş” için savaşmanın ne anlama geldiğini anlatırcasına nakşettiler.
Kahramanmaraşlının büyük bir heyecanla kutladığı 12 Şubat Kurtuluş Günleri, Türk tarihinin köklerinden beslendiği ruhla, gazilere gaziliği, şanlılara şanlılığı, kahramanlara kahramanlığı bütün varlığıyla gösterdiği gündür.
Maraşlı her 12 Şubat günü yeniden dirilir.
Her 12 Şubat’ta Malazgirt ruhuyla yeniden doğar.
Her 12 Şubat günü ecdadın şehri ziyaret eden ölümsüz ruhlarıyla yeniden tanışır.
Her 12 Şubat günü bütün dünyaya bağımsızlığını, hürriyet aşkını, prangaya vurulamaz asil karakterini, esaret altında yaşamaktansa ölmeyi tercih eden vatan ve bayrak sevdasını, bir kez daha haykırır.
Maraşlı o günden bu güne şunu bilir ve şunu anlar: Ecdadı, Anadolu’nun her köşesinde aynı ruha sahip kardeşlerine, aynı haykırışa karşılık verecek ilk çığlığı ve ilk daveti vermiştir. Böylece bütün cihan, bu milletin istiklal ve istikbal mücadelesine hayran kalıp yok olmak üzere olan ve ölümü beklenen bir milletin şaha kalkışına selam durmak zorunda kalmıştır.
Bir gün Kahramanmaraş’ın sokaklarında gezinirseniz, “şehrin sesini” dinleyin, duyacaksınız; çünkü tarih, konuşur. Onu anlamazlıktan, görmezlikten ve duymazlıktan da gelseniz asla inkar edilemez bir gerçeklik, benliğinizi sarar.
Uzunoluk’ta gezinirken, “Burası artık Türk memleketi değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!” diyerek, kadınların peçesine kirli ellerini uzatan Fransız ve Ermeni askerlerinin naralarını, bunları durdurmaya çalışan Şehit Çakmakçı Sait’i ve milletin namusuna uzanan serkeş elleri kıran, kurşunun ilk kıvılcımı Sütçü İmam’ı görmelisiniz…
Geceleri sokaklarda gezinirken Hırlakyan´ın işgalcilerin onuruna düzenlediği balodan gelen müzik seslerini, Fransız komutanın dansa davet ettiği Ermeni kızın: “Kalede Türk Bayrağı dalgalandığı sürece, sizinle dans edemem!” diyerek teklifini reddedişini ve kaledeki Türk Bayrağını indirilişini görmelisiniz…
Cuma namazında Rıdvan Hoca’nın “Kalesinde düşman bayrağı dalgalanan bir Millet, hürriyetini kaybetmiş sayılır. Hürriyet olmayan bir yerde de cuma namazı kılmak caiz değildir.” seslenişini duymalı, bunu duyan halkın kaleye yürüyüşünü, kaledeki Fransız bayrağını indirip al bayrağın göndere yükselişini görebilmelisiniz…
Ardından başlayan mücadelenin kargaşasını hissetmeli, silah seslerini, top patlamalarını işitmeli, Maraş’ın her yerinden; ilçesinden, köyünden, dağlarından, tepelerinden oluk oluk “diriliş” için şehadete koşan “çeteleri”i görmelisiniz…
Bir milletin topyekun 1071’den kendilerine emanet edilen vatanı, hilal ve yıldızı nasıl koruduklarını, canlarını hiçe sayarak nasıl gelecek nesillere bağımsız bir dünya bırakmak için şehadete koştuklarını ve nihayetinde Türk’ün diriliş tarihine yazılan silinmez destanını okumalısınız…
Kahramanmaraş kalesinin “İstiklal Kalesi” adının baki kalması için dalgalanan bayrağı görmeli, her bakışınızda kalenin burcundan Kahramanmaraş’ı izleyen yüzlerce şehit ecdat ile göz göze gelmelisiniz…
Maraşlı’nın bu unutulmaz mücadelesi, yerinden yurdundan kovulmuş mültecilere, bağımsızlıklarını kaybetmiş sürgün hayatı yaşatılan vatansızlara, bayrağı ayaklar altında ezilen yurtsuzlara, küresel sömürgeci güçlerin muhteris emellerle işgal ettiği ve onların taşeronları teröristlerin zulmü altında vatanlarını terk etmek zorunda kalanlara, lider bir mücadeledir.
İstiklal şehri Kahramanmaraş’ın diriliş için attığı ilk kurşunun ardından gelen şu nidayı bütün nesiller duymalı birliğin, beraberliğin, kardeşliğin, irade, erdem ve cesaret destanının besmelesini imanından çıkarmamalıdır:
”La galibe illallah!”
Daha Önce Tarihi Uzunoluk Dergisi, 12 Şubat 2019, Sayı: 31, Kahramanmaraş’da “İstiklal Kalesinden Bakan Gözler Başlığı ile yayınlandı.