Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik…
Halka değil Hakk’a inanan; meclisinin duvarında “Hâkimiyet Hakk’ındır” düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti Hakk’a kölelikte bulan bir gençlik…
Böyle tarif ediyor Necip Fazıl Kısakürek görmek istediği gençliği. Ve bugün bu gençlik yetişmekte. İster Türkiye’de olsun, ister Avrupa’da geleceği emanet edebileceğimiz bir genç nesil var. Bize düşen görev ise bu gençlik arasında köprü oluşturmaktır. Avrupa’da özellikle Almanya’daki gençlerimizi göz önünde bulundurursak, şimdiki gençlik önceki yıllardaki gibi Almanların her sözüne boyun eğen, dininden, dilinden ve kültüründen taviz veren bir gençlik değil artık. İki kültür arasında yetişen gençlerimiz, kendilerine iyi bir gelecek hazırlama çabasında. Bu süreçte kültürler arasında sıkışıp kimliğini kaybedenler de oldukça fazla. Özellikle Almanya’da bir kere kaybolduysan eğer, bir daha çıkışı bulmak epey bir zaman alır. Hele bir de küçük yaşlarda kendi kültür, din ve diline önem verilerek yetiştirilmediysen, işte o zaman yabancı bir kimliğe mahkûmsun demektir.
Diğer taraftan da kendinden taviz vermeyen, idealist gençlerimiz de var. Öyle bir gençlik ki; tuttuğunu koparan, iyi bir meslek edinmiş, ne istediğini bilen adam gibi bir gençlik! Dizilerde ve filmlerde gördüğümüz tabiri caiz ise ” Almancı” gençlik tiplemelerine hiç mi hiç benzemiyorlar. Her seferinde biraz gülerek, biraz da kızarak izliyorum. Yahu, gelip gördünüz mü buradaki gençliği? Tanımaya çalıştınız mı onları? Böyle hatırlanmak istiyorlar mı diye sordunuz mu? Sorun efendim! Gelin, görün ve tanıyın onları. Kimilerinin öyle bir hikâyeleri var ki… İşte onlar film konusu olur ancak. Demek istediğim, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, oturmasını, kalkmasını ve giyinmesini bilmeyen cahil bir gençlik yok artık. Ve bu gurbetçi tiplemeleri bizi oldukça rahatsız ediyor. Şöyle bir etrafıma bakıyorum da acaba diyorum, dizilerdeki gurbetçiler burada yaşıyorsa, ben nerede yaşıyorum? Yıl 2016 ve zamanın gençliği, tıpkı Türkiye’deki gençlik gibi kendilerine iyi bir gelecek hazırlama çabasındalar.
İşte Türkiye’deki gençlerimizle, Avrupa’daki gençlerimize birbirlerini daha iyi anlayıp, tanımaları için fırsatlar verilmeli. Omuz omuza vermeli artık gençliğimiz. Birlikte birçok şeyin üstesinden gelebileceklerini konu vatan olunca tüm dünyaya gösterdiler. Her ne kadar memleketlerinden uzak da olsalar, en az Türkiye’deki gençlerimiz kadar milliyetçi olduklarını görüyoruz. Yeni nesil gençlik, hem kariyerleriyle, hem de karakterleriyle bir adım önde. Düşünen ve hisseden bir gençlik var karşımızda.
Tıpkı tarif ettiğin gibi, “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, namusunun, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik… Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle, bütün ‘dikey’leri ‘yatay’ hale getirecek bir nida kopararak ‘Mukaddes emaneti ne yaptınız?’ diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik…” tasalanma sen üstad! Bugün gençlerimiz meydan yerlerinde ve artık söz onlarda.
Ve biz o gençlerle gurur duyuyoruz. Aralarında oluşturacağımız köprü ise, iki farklı kültürde yetişen gençliği bir davada, bir bayrak altında buluşturacaktır. İşte bu gün öyle bir gençlik yetişiyorki “zaman bendedir ve mekân bana emanettir!” şuurunda bir gençlik…
Kaynaklar
www.kurumsalhaberler.com
I am youth