Hep bir tezim var. İnsanlığın ilerlemeyip yerinde saydığıyla ilgili. Şekilsel değişiklikler dışında özünde ilkel insanla modern insanın hala aynı olduğu kanaatindeyim. Çünkü dürtüler ve istekler hep aynı. “Öyle şey olur mu? Teknoloji, hayat standartları, beklentiler değişti. Sen nasıl binlerce yıldaki değişimi hiçe sayarsın?” diyebilirsiniz. Evet, gerçekten de hiçe sayıyorum. Hala aynı Karunlarız, aynı Spartaküsleriz, aynı Firavunlarız, aynı Brütüsleriz, aynı Kleopatralarız, aynı Kushimleriz (tarihi kayıtlarda ismi bilinen ilk kişi). Değişen sadece görüntü, yaklaşım ve algılayış oluyor. Yani aynı eve farklı yerlerden giriyoruz.
İnsan türünün değişmeyen olgularından birisi de erkek egemen bir toplum olması. Bu olgu tüm canlılığıyla modern toplumumuzda devam ediyor. İlkel insan kadına bir mal, bir kazanç, bir hazine, bir haz kaynağı veya neslinin devamı için bir aracı gözüyle bakıyordu. Eğlenmek istediğinde bir eğlenceydi. İşlerini gördürebileceği bir yardımcıydı. Evet, ona sevgi de duyuyordu. Fakat silahını da seviyordu veya en değerli av köpeğini de. O dönemlerde istisnalar olsa da genel olarak kadına bakış buydu. Anaerkil toplumlar da yok değildi tarihte. Fakat tarihin seyrini düşündüğümüzde bu çok marjinal kalır.
Modern kadın, kendisini erkekle eşdeğer görür. Onunla aynı haklara ve yaşam standartlarına sahip olduğunu düşünür. O da erkekler gibi bir iş sahibidir. Aynı yasal kazançları elde etmiştir. Aynı sosyal statüye mensuptur. Fakat gerçeğin bununla alakası yok. Bunu ispatlamak için öyle tumturaklı felsefelere girmeyeceğim ki o kadar bilgim de yok zaten. Bu konuda bir şeyi söyleyebilirim sadece, o da Schopenhauer’den etkilenmediğimdir. İspata gelince, televizyonu birkaç saat izlemeniz veya internette bir süre gezinmeniz yeterlidir. Modern kadına bakış olduğu gibi açığa çıkacaktır. Reklamlarda bilinçaltı malzemesi, dizilerde elde edilmek istenen bir ganimet, piyasa da parayla satın alınabilecek bir zevk nesnesidir maalesef kadın. Etinden sütünden faydalanılacak bir metadır. Toplumdaki egemen bakış budur. Benim veya sizin buna böyle bakmaması bir şeyi değiştirmez. Toplumu peşinden sürükleyen ve dizayn eden kafa bu yönde çalışmaktadır. Araba fuarları stantlarında dekolteli kadınların durması bu yüzdendir. Dükkanlara, mağazalara öncelikle kadın çalışan tercih edilmesinin altında yine bu zihniyet yatar. Değerli bayan okurlar, bir düşünün yolda yürürken kaç bakışla taciz ediliyorsunuz? Bu bile ilkelliğimizin ne kadar canlı olduğunun basit bir göstergesidir.
Burada olması gerekenden bahsetmiyorum. Olması gerekeni her sağduyulu ve vicdanlı insan bilir. Olandan bahsediyorum, tüm maskelerinden sıyırarak. “Doğruyu söylemenin en etkili yolu onu balyoz gibi zihinlere indirmektir.” diye bir söz geldi aklıma. Ben de bu düşüncedeyim. Gerçekleri yumuşatmak, gerçeğe ihanet etmektir. Kadınlar ilkel dönemlerdeki gibi insanlık dışı bir şekilde kullanılmak isteniyor hala. Reklam sektöründe, dizi-sinema sektöründe, ticaret sektöründe… İnternette milyonlarca bu yönde site var ve bu sitelerin tek amacı kadını olabildiğince aşağılamak ve ticari bir ürün haline getirmek. Buna rağmen milyonlarca erkek düzenli olarak bu sitelere girerek, sektörün amacına hizmet ediyor.
Hatta diyebilirim ki, günümüzde kadınlar ilkel toplumlardaki pozisyonlarından daha aşağıdalar. O zaman kadın ezildiğinin ve kullanıldığın farkındaydı. Fakat günümüzdeki kadın özgür olduğunu zannediyor. İşte asıl kölelik budur. Yani köle olduğunun farkında olmamak… Modernizm ilkelliğimize taktığımız bir maskedir.
En başta kadınların bu acı gerçeklerin farkına varması ve ona göre bir duruş benimsemesi gerekir. Kendisini nesneleştirici şeylerden uzak durmalı, böyle bir görüntüyü reddetmelidir. Erkek egemen bakışa boyun eğmişçesine ve erkek egemen bakışın hoşuna giden tavırlardan ve hareketlerden kaçınmalıdır. Her an “Kişiliğimle buradayım, kişiliğimle benim. Ben kimsenin haz veya zevk unsuru değilim.” Mesajını vermelidir. Aksi halde içki masasında bir rakı veya meze olmaktan öteye gidemez.
Umarım gelecek daha güzel olur. Herkes cinsiyetiyle değil insanlığıyla toplumda bir yer edinir. Umarım.
Resim: dunyalilar.org