Gülün Adı: Umberto Eco

Hepimiz film izleriz, izlemeyenimiz yoktur sanırım. İzlemeyen ve sevmeyen biri dahi mutlaka tek seferlik bile  olsa denk gelmiştir. Filmler, hayatımızın rengidir, çözülmesi zor ama çözdükten sonra bir o kadar şaşırtıcıdır.

Peki, benim film ve filmler hakkında düşüncelerim ne yöndedir?

Hayatın gerçeğidir benim gözümde, aslında her gün bulunduğumuz toplumda göz ardı edilen sorunların, sonu gelmeyen problemlerin çözülmesi ve sorgulanması için, izleyende toplumu eleştiren bir figür ortaya çıkarmak için emek harcanan bir yapıdır. Hiçbir tür ayırmadan izlenmeli bu yapıtlar. İdeolojilerinizi savunmayan bir film, karakterini kendinizle bağdaştıramadığınız bir film, aklınıza ne geliyorsa, günde en fazla iki saatinizi alacak ama size ömür boyu bir entellektüellik sunan bir yapıyı neden izlemekten yoksun kalasınız ki?

Ben de sizlere kendi gözümde film kavramının yerini açıklamışken, bu hafta izlediğim ve çok beğendiğim bir filmin kendi kalemimle yorumunu yapmak istiyorum.

Gülün Adı

Aslında hepimizin bildiği ancak okumaktan kendimizi mahrum bıraktığımız yazarın klasik bir kitabından uyarlama yapılarak beyaz perdeye aktarılan bir film. Kim peki bu yazar? Umberto Eco…

Filmin isterseniz kısa bir özetini buraya koyayım. Daha sonra yorumlamaya başlayalım.

Özet

Fransiskenlerin lideri Cesenalı Michellenin, İsa ve Havarilerinin yoksul olduğunu, yoksul bir yaşam sürmenin gerektiğini söylemesinin ardından, İmparator, Fransiskenlere karşı bir yakınlık hisseder.Oysa Papa XXII. Ioannes, tüm tezlerini yetki ve varlık üzerine kurmuştur. İtalyanın kuzeyinde bir manastırda, cinayet işlenmiştir. Saygın ve bilgili bir Fransisken olan Baskerwillel’i rahip William (Eski sorgucu), olayı araştırmak üzere imparator tarafından görevlendirilir.Babası tarafından, rahip Williamın yanına eğitilmesi için verilen genç rahip Melkli Dom Adsoda, bu görevde hazır bulunur

Kısaca verdiğimiz özet bize filmin yapısını anlatacaktır.

Bu film Orta Çağ döneminde İtalya buhranını anlatıyor. Tam bir Orta Çağ kapalılığı ve cahilliğini resmediyor. Dönemin ne kadar karanlık ve skolastik düşünceye ne kadar hakim olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Bilmiyorsak şöyle anlatalım:

Skolastik düşünce o dönemde kilisenin toplum üzerinde baskı kuran, okumalarını, yazmalarını ve bilgi almalarını engelleyen din adamlarına atanan, günümüz derslerinde de işlediğimiz bir kavramdır.

O dönemde İncil içinde yer alan doğru bilgiler gösterilmiyor ve bu dönemde kendilerinin yazdığı, kendilerince doğru saydıkları bilgileri İncil yapısını değiştirerek kural olarak ekliyorlardı.

William, kuralları değiştirerek manastır içinde işlenen bir cinayeti çözmeye çağrılmıştı. Yanında bulunan öğrencisine her zaman kendi gibi araştırması ve öğrenmesi gerektiğini söyleyip bilgiler veriyordu. Ancak dönemin manastır sorumlusu, yani o dönemde aslında çok farklı bir adları var ancak ben şu an aklıma getiremediğim için manastır sorumlusu diyorum çaktırmayın. Konumuza dönelim neyse…

İşte bu bahsettiğimiz sorumlu hakkında spoiler vermeyeceğim ancak,  bu filmin onun entrikaları üzerine çevrildiğini bilmenizi istiyorum.

Son olarak bu filmi izlerken, arkadaşımın da tabiriyle “Neleri kaybetttiğimizi, hiçe saydıklarını ve aslında olan son olay o dönemde yaşanmasa şu an nasıl bir dünya üzerinde yaşayacağımızı anlayacaksınız.”

Bu filmi bana öneren Gamze Ataseven’e bir kez daha teşekkür ediyorum.

Mutlak ama mutlaka izlenmesi gereken bir film,

Sevgiler…

Günün Sözü

“Yeryüzünün iki gücü vardır: Akıl ve kılıç, çoğu zaman akıl kılıcı yenmiştir.”  – Platon

Son Yazılar