Saatler saatleri kovalıyor… günler günleri, aylar ayları… bu böyle devam ediyor. Zaman bir muamma. Çözülemez bir muamma hem de! Kâinat ve içindeki her şey daima bir oluş içerisinde, çevremizden akıp gidiyor. Zamana dair birçok şey söyleniyor, yazılıyor, çiziliyor. Zaman bir nehir ve akan biz miyiz acaba içinde? Filozoflar “aynı sudan iki kere yıkanılmaz” derken, zaman nehrinin içinde yüzen bizlerin artık o zamanı gere kazanamayacağımızdan mı bahsediyorlar acaba?
Akıl zamanın meçhuliyeti karşısında sükût ediyor. Dumura uğruyor. Fakat zamanın gizeminden değil de Müslümanların dumura uğramışlığından dem vuracağım. Ama önce bir anımı buradan aktarmak istiyorum. Geçenlerde bir arkadaşımla görüştük. Birkaç zamandır görüşemediğimizden sitem ettim. O da bana memleketi Sudan’da olduğundan bahsetti. Sudan’a neden gittiğini sordum. Hem iş hem de ailesini ziyaret etmek için gittiğini söyledi. Ancak daha önce bana ailesinin Mısır’da olduğunu söylemişti. Dedim “ailen Mısır’da değil miydi?” “Evet” dedi. “Ama akrabalarım Sudan’da! Amcalarım, dayılarım teyzelerim, halalarım vs.” dedikten sonra şu serzenişte bulundu ve ben onu haklı buldum! “Sudan’da durumlar çok kötü! Savaş var her yerde. İnsanlar Filistin’i umursadıkları kadar Sudan’ı umursamıyorlar. Sudan da Müslüman bir ülke!” dedi.
Popülaritesi yüksek olana kayıyor gönlümüz. Mahallenin en güzel kızını seviyor tüm mahallenin erkekleri. Evet elbette demiyorum Filistin’i unutun! ASLA! Ancak Müslüman coğrafyası, Müslümanların yaşadığı topraklar kan gözyaşı acı ile yoğurulurken, batının sefahat ve debdebe içinde yaşaması insanlık mıdır? Hele hele Müslümanların acının, gözyaşının, kanın durmadığı bu yönden yüzünü çevirerek batıya özenmesi… bu nasıl Müslümanlıktır?
Allah ona rahmet etsin, mekânı cennet olsun, cennet mekân Necmettin ERBAKAN Davam kitabında detaylıca anlattığı Müslümanların birlik olması gerektiğine dair yöneticilerin uğraş vermesi, halkın da birliğini ve bu yolda benzer adımlar atacağını ifade etmiş. Bu fikre katılıyor, altına imzamı atıyorum. Zaten Makyavelli de Prens kitabında Türkiye halkının liderlerine karşı koşulsuz bağlılığından bahsederek, “eğer Türk halkını bir konuda yanına almak istiyorsan, liderlerini ikna et” demiş. Yıllar yıllar önce bunu söyleyen Makyavelli Türk halkını çok iyi tanımış. Elbette ki konumuz Türk halkı değil. Ancak Tıpkı İsmet Özel’in de dediği gibi ve tabii ben de buna inanıyorum “İslam’ın son kalesi Türkiye’dir.”
Öncü olmalıyız. Önder olmalıyız. İmam olmalıyız. Göç ederken kuşlar, daima bir önder, öncü seçerler ve o nereye giderse nasıl giderse, arkasından giderler. Türkiye ve Müslüman ülke olarak bizim öncü önder lider imam olmamız tüm Müslüman coğrafyasını, Müslüman ülkelerini derleyip toplamamız gerek… Mehmet Akif Ersoy “Türkün Arap’tan başka dostu yoktur” derken, ırkçı yaklaştığı için değil. Müslümanların kardeş olduğundan bahsetmektedir. Her milletten istenmeyen insan karakterindeki varlıklar çıkar. Ama Müslümanlar, Allah’ın kanunlarına göre hareket eden Müslümanlar ideal insan, gerçek dost ve sadık birer kardeştir.
Allah için Allah yolunda sağlam ve sadık kardeş olmamız duasıyla… birliğimizin dirliğimizin kardeşliğimizin sonsuz olması duasıyla…
Selam ve dua ile…