“Güzel” Nedir?

“Güzellik bir varlıktır.” Demiş şair. Bir diğeri güzellik için “güzelliğin beş par etmez, bu bendeki aşk olmazsa!” bir başkası “Ben güzele, “güzel” demem. Güzel benim olmadıkça…” diye uzayıp giden güzellik üzerine kurulu sözler silsilesi… bizim kültürümüzde güzel olan bir şeye “Güzel” demek için o şeyin “iyi” de olması gerek.

Atalarımız güzelliğin geçiciliğine, tek başına yeterli olmadığına dair “güzel yüze kırk günde doyulur. Güzel huyluya kırk yılda doyulmaz.” Demişler. Güzelliğin, iyi’likle kol kola yürüdüğünü göstermişler.

“Güzel huylu” demek ne demek? Güzellik göreceli değil miydi?

Mecnun’una sormuşlar “ya hu Mecnun sen bu Leyla’nın neyini sevdin? Çok çirkin.”

Mecnun cevap vermiş “Bir de benim gözümden bakın!”

Güzellik göreceliyken, “Güzel huylu” olmak ne demekti? Bunu biraz irdeleyelim mi?

Güzelliğe dair bir sürü sözler söylenmiş, şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş, türküler yakılmış…

Güzel ve güzellik esasında “iyi” ile hemhal edilmiş. Güzel kavramı insana atfedildiğinde yanında İyi’yi de barındırmalıdır.

Bunu neye göre mi söylüyorum?

Gelin antik çağa gidelim. Güzel neymiş?

Aristoteles “güzel” olan bir şeyin “iyi” de olması gerektiğini, metafizik olarak “iyi” olmayan şeyin esasında “Güzel” de olmadığından dem vurmuş. Estetik bakımından hiçbir ek olmayan, eklemleme yapılmayan; ilk var olduğu anda olduğu gibi olan, bir düzene sahip ve doğa gibi kusursuz olan olarak nitelendirmiş. *   

Aristoteles’in hocası olan Platon’un da benzer düşüncelere sahip olduğu söylenir. Güzelliğin altın oran ile matematiksel olarak estetiğe sahip olmasıyla mümkün olabileceği savını paylaşan antik çağ düşünürleri; estetik, “düzen yoksa güzellik de yoktur” anlamını taşır cümlelerinde. Yani güzelliğin modifiyesiz, doğa gibi el değmemiş kusursuz ve doğa ile özdeş olduğundan bahsedilir.

Doğa kusursuzdur. Haliyle doğaya benzeyen de kusursuzdur. Kusursuz olan güzeldir. (Kusursuzluk yaradılışın müdahalesiz halinden bahsedilmekte.) çünkü doğaldır, müdahalesizdir. Modifikasyonu yoktur.

Yukarıda dediğimiz gibi, Aristo salt bu kadarla bırakmıyor güzelliğin peşini. Estetik ve fakat metafizik yani ruhsal anlamda da iyi olmalı! Güzellik insan için tanımlandığında; Ruhun, hoşgörü ve anlayışın kısaca “ahlak” olarak nitelendirilen davranışların iyi olması, bir düzene sahip olmasıyla birlikte estetik ve (tabi) iyi olmalıdır

Ahlak için “Etik” diyorlar antik çağda. Etik dediğimiz şeyi davranışlarda görebiliyoruz. Yani somut bir şey değil etik. Soyut. O halde “güzel”; huyu güzel, yani davranışı etik, ahlaklı, kişiler için diyebiliriz. 

Yüz güzelliği kişiye göre değişirken, birinin güzel bulduğunu diğeri beğenmezken… biraz daha irdeleyelim ve kadının dönüşümünden bahsedelim.

Eskiden, çok eskiden… kadınların şişmanı makbulmüş. Şimdi diyeceksiniz: “ya hu sen neden kadınlardan bahsediyorsun? Güzel huyludan girip, kadına bakış açısından çıktın.” Durun durun. Hemen peşin hükme varmayın. Bakalım neymiş bu!

Eskiden çok eskiden, kadının şişman olanı makbulmüş. Kadın dediğin göbekli sarkık göğüslü, şişman olmalıymış. Neden? Çünkü kadının doğurganlığı böyle anlaşılırmış. Kadın insan ırkının devamı demektir.

Bir zaman sonra kadına bakış açısı değişir. Zayıf, beyaz yüzlü (hatta o kadar beyaz ki, hastalıklı gibi… Yüzü beyaz olmayan da pudra ile beyazlatıyormuş) kadınlar güzel olarak algılanmaya başlamış. Bunun sebebi ise; soylu kadınlar, zayıflarmış. Tarlada, bağda çalışmadığı için güneş görmeyen yüzleri beyazmış. Bu da güzelliğin algısında boyut değiştirmiş.

Zaman değişmiş tabi yine, şimdiye geldik mi? Kadınlar kum saati formunda olunca güzel sayılıyor. Bu bedensel güzellik. Sonra bir de yüz güzelliği var. Yüz güzelliği ise kalın (dolgulu) dudaklar. İnce uzun çene, çıkık elmacık yanaklar… doksan altmış doksan beden yapısı. İnce bel falan… güzellik zaman içinde yine değişecek o muhakkak.

Değişmeyen şey ahlak! Ahlak ile güzellik iç içe geçince güzel “güzel” sayılıyor. Bu da kişinin yüzüne sirayet ediyor. Yani yansıyor. “İçi güzel” de deniyor ya hani!

“Güzellik bir varlıktır.”

“Güzelliğin beş par etmez, bu bendeki aşk olmazsa”

“Güzel yüzlüye kırk günde doyulur. Güzel huyluya kırk yılda doyulmaz.”

“…”

Modifiyesiz güzellik, ahlaklı güzellik, “güzellik” anlayışımız olsun.

Selam ve dua ile…

* http://adudspace.adu.edu.tr:8080/jspui/bitstream/11607/3876/1/590639.pdf sayfa 12-13)

Son Yazılar