YARGI’LA-MA(K)

İçsel dünyasında insanın ne tür fırtınalar koptuğunu bilemeyiz dışarıdan bakınca. O gün neler yaşadığını… o güne gelene kadar nasıl yollardan geçtiğini, ilk görüşte yüzünden anlayamayız. Tabi kimi insanlar “ben adamı gözünden tanırım!” diyerek, insanların geçtiği yolları kendince tahmin edebildiklerini söyleme cüretinde bulunuyorlar. Doğru da olabilir, yanlış da olabilir. Bilemiyorum.

Ben beylik laflar edemeyeceğim “İnsan sarrafıyım” diyerek.  Ve elbette Kimseyi gözünden de tanıyamıyorum. Hatta biraz daha kendimden bahsedeyim; ima’dan dahi anlamam. Kendimle öyle meşgulüm ki, başka insanların “o’larından” “bu’larından” ilgilenerek zamanımı öldüremeyeceğim. Zira o zaman, bana değerli.

Kimileri insanı tipinden, görünüşünden, belki birkaç cümle konuşmasından… onlar hakkında anında “olumsuz” yargıya varıyorlar.

Neden?

Kendilerine tehlike olarak mı görüyorlar?

Bu kanaat, zaman zaman zihnimi meşgul ediyor.

Dünya kimin için dönüyor?

Yargı, kelime anlamında iki farklı açıdan yorumlanmakta, biri “kişisel kanaat” biri de hukuksal terim “varılmış sonuç”

Hukuksal anlamda hepimiz adalete aç ve muhtaç olduğumuz için sözümüz yok. Olması gereken. “Yargı’lanmalı”

Peki kanaat olarak ele alınan yargı hakkında ne diyelim? “YARGILA-MA!” diyelim… mi?

Bir zaman lisanstayken, öğretmenim ön-yargı hakkında konuşuyordu. (Üniversitede eğitimciye “öğretmen” denmiyor. Evet ama bana göre hepsi “öğretmen”)

Önden yargılamanın; hani şu “ilk intiba” denilen. Hani şu “ilk  3-5 saniye” de adamı asan cinsten olan! Önden yargılama, hakkındaki kanaate sahip olma.

İyi de biz yargı için “kanaate varmak” ve hukuksal terim olarak iki farklı kelime kullanmamış mıydık? O zaman aslında ikisi de birbirinin aynı mı oluyor? Kanaate varmak ve karara bağlamak!

Bir yanlış var bir yerde! Başa almalı bu işi.

Şimdi biri diğerini ilk defa görüyor.

Hâkim sanığı yargılıyor.

İlk defa gördüğü kişiyi tanımıyor. Gördüğü kadarıyla hükmünü veriyor. Pardon! kanaat sahibi oluyor. Ve NEDENSE! Bu kanaat hep OLUMSUZ yönde oluyor.

Hâkim kararını, dinlediklerine ve gördüklerine göre yargılıyor. Sonuca bağlıyor. Hâkim işini yapsın, ona bir diyeceğimiz yok; VİCDANLAR ÖLMEDİĞ SÜRECE!

Peki kanaatlerimiz olumsuz olmak zorunda mı? Bu kadar mı mutsuz yetiştik? Bu kadar mı karanlık dünyamız?

Öğretmenime döneyim: “ön yargının daima olumsuz olacağından bahsediyordu. Bunu reddettim. Ön yargılarımızın kendi karanlığımızdan kaynaklandığını düşünerek, aydınlık insanların ön yargılarının da aydınlık olacağına, dolayısıyla iyimser ön yargıların olduğunu savundum. Kendimce! Dersten kovulmuştum. Bunun elbette birçok nedeni olabilir. Bir kere öğretmenle aynı fikirde değilim. Öğretmene itiraz ederek otoritesini sarstım. Öğretmene yeni bir bakış kazandırdım… hepsi olabilir. Veya hiçbiri olamaz. Ama neticede dersten kovulmuştum. Bir taş oynatmıştım. Veya bir taşı yerine koymuştum.

İnsan ilişkilerimizde yargıla-ma-dan devam etmeliyiz. Davranışımızı olumlu kanaat sahibi olduğumuz yabancılara olan davranışımızla aynı tutmalıyız. Hem zaten kötülük, karamsarlık, kaos… nereye kadar?

Zor olmalı!

Yargı’la ama “Yargı’la-ma!”

Adil ol, ama “Zalim olma!”

Kendine bak. Kendine dön. Kendini gör.

Elbette kimseye psikolojik ders vermiyorum. Hani vardır ya o “kişisel(!) gelişim” notları veya kitapları. “Kişisel” diyor ama nedense “her kişiye” uyuyor. Nasıl da “kişisel” diyerek standartlaştırdılar hepimizi. Nasıl da tek bir kalıptan çıkmışa çevirdiler bizi. Ben “kişisel” olan gelişimlerin top yekûn tek tipleştirme çabasına karşıyım.

Kolektivistim o ayrı! Ama kişiliklerimizi benzeştirmelerinden uzağım. Bundandır kimseye ders vermiyorum.

Adına; “farkındalık” diyelim. “Öze dönüş” diyelim.

Kimin hangi yollardan geçtiğini bilmeden, karşımıza alıp ezmek bizim geçtiğimiz yola hürmetsizliktir. Hürmetimiz kendimize olsun.

Ne buyurmuş Resul “Sana yapılmasını istemediğin şeyi, başkasına yapma.” (*)

Yapma!

Yargılama!

Kötüleme!

Savaşma!

O senin dostun.

Kendine saygın olsun.

Yola hürmetin olsun.

Hürmetle, duayla, selametle…

  • Buhari, man 7; Müslim, man 71, 72; Tirmizi, Kyame 59; Nesai, man 19, 33; bn Mace, Mu kaddime 9; Cenaiz 1; Darimi, sti’zan 5, Rikak 29; Ahmed b. Hanbel, I/ 89, III/ 176, 206, 251, 272, 278, 289

Son Yazılar