Ötekileştirmek, insanlara mahsus sanırdım hep. Bir milletin değerlerinin, maneviyatının, geleneklerinin ötekileştirilebileceğini farketmeden önce. Millet olmanın şuuru ve bilinci kaybolduysa savrulur her yana şuursuzca. Her denileni yapar, sorgulamamaya başlar. Çimentosu sağlam lafını sıkça söylerlerdi de kavrayamazdım. Şimdi daha iyi anlıyorum çimentonun ne demek olduğunu. Felaketler üst üste gelse de fikri ve vicdani hürriyetin değerini daha iyi kavrıyorum şimdi. Farklı medeniyetlerde; düşünce dünyasında çoğunluğun baskısı hakim iken bizim medeniyetimiz “Bin bilsen de bir bilene danış” diyerek her bireyin düşüncesine verdiği değeri açıkça gözler önüne sermektedir. Milletlerin kaderinde bazen duraklama, bazen şahlanış, bazen de çöküş dönemleri vardır. Zamanı geldiğinde bu dönemlerde belirgin emareler görülür. Fakat şuur ve bilinç dönemsel değil süreklidir. Bir millet duraklama dönemini yaşıyor olsa da şuur ve bilinci yerindeyse mutlaka o dönemi atlatacak atılımları başaracaktır. Bir günde büyük hedeflere ulaşılmaz fakat şuuru ve bilinci yerinde olan bir millet hedefine bir gün mutlaka ulaşır. Önemli olan iç dünyamızda; değerlerimizle aramıza mesafe koymamak, kendimize yabancılaşmamaktır.
Bir insan hangi kavramın olmadığını sıkça vurguluyor ise aslında farkında olmadan kendi diliyle o kavramı ortaya çıkarıyordur. Her şey zıttıyla yaşar. İlk olarak zihin dünyamızdaki kavramları ele alırsak kendimize ne kadar yabancılaştığımızı daha net bir biçimde değerlendirebiliriz. Başkalarının kavramları ile kendi hayatımızı şekillendirmemeliyiz. Eğer böyle bir yola tevessül edersek bu deneme, araba motoruyla uçağı uçurmaya çalışmaktan öteye geçmeyecektir. Elbet yüzümüze buz gibi gerçekler çarpacaktır. Lakin kaybettiğimiz enerji ve zaman bizim aleyhimize olacaktır. Bir tecrübe birikimi ve irfan birikimi olarak nesilden nesile aktarılan kültürümüzün her bir zerresi önemli ve kıymetlidir. Yol yürünecek ise ayağını sağlam adımlarla kültür dünyanın üzerine basmalı ve öyle yürünmelidir. Söz söylenecek ise insan bildiğini söylemeli emanet, çalıntı kelâma kucak açmamalıdır. İnsanın çok yönlü mücadelesini dilde, fikirde ve uygulamada olmak üzere kapsamlı bir şekilde yürütmelidir. Bir alanı boş bırakmak mücadeleyi akâmete uğratacaktır. Nesillerin ihyası ve inşası için bu mücadele gerekli ve elzemdir. Kendi zihin dünyamızda başlayan bu mücadele toplumsal hafızada da devamlı olarak canlı tutulmalı mücadelenin ruhu her bireye aşılanmalıdır.
Kavramlarımızı ve bizden olanları bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde ötekileştiriyoruz. 21. yy’ da gençliği emanet kavramlarla idare etmeye çalışıyoruz; oysa ki sırtımızda yüzyılların birikimi olduğunu unutarak tecrübesizliğimizi ilan ediyoruz. Bu bir delilik biliyorum fakat misal ile anlatmak gerekirse; sırtında para dolu çuvalları taşıyan toplum olarak o çuvalların bizim olduğunu bile bile fakir olduğumuzu iddia ediyoruz.
Halit Aydemir