Sözde bir Mecnun daha sevdalandı sahte bir Leyla’ya…
Kimlerle kaldı aşk, kimlerle kaldı sevgi, kimlere kaldı emek ve kimlerde kaldı sevdiğini hesapsız seven saf bir yürek…
Hasret kaldık eski sevdalara. Sevdiğini bir iftira darbesine kurban veren, Suna’sının uyanması için Allah’a yalvaran, türküler yazan Fahri Kayhan’da kaldı aşk. Sevdiğinin gideceğini anlayıp acısını içine atan, gideceği yerde sevdiği zor durumda kalmasın diye ayakkabısının içine bir küçük not ve para koyan, her şeye rağmen sevdiğine kıyamayan, gönül gözü açık Aşık Veysel’de kaldı emek. Leyla’sına kavuşmak için kırk gün boyunca yemeden içmeden Leyla Leyla diye haykıran o gençte kaldı umut. Sevdiğini kimseler bilmesin diye adını söyleyemeyen sadece Mihriban diyebilen, sarı olmayan saçlarını deli gönlüne bağlayan Abdurrahim Karakoç’ta kaldı sevdiğini hesapsız seven o saf yürek. Eskilerde kaldı, eskide kaldı…
Şimdi ne mi oluyor? Aşk, sevgi, emek ziyan olup gidiyor. Kimi üç günlük tanıdığına, kimi üç gündür bile tanımadığına…