Gelişiyoruz, değişiyoruz, uzaya çıkıyoruz, kara deliği buluyoruz. İnsan neler yapmıyor ki; nelere çözüm bulmuyor ki! Tek çözüm bulamadığımız nokta insanlığın ta kendisi yani içindeki kötülük ve ego. Yalnızca ben, yalnızca biz nefsi duygusu.
Artık bir güzellik, bir iyi niyet, bir hoş sohbet görünce hemen sımsıkı sarılı veririz, yamacına çömeliveririz. Bu hem insan olmanın ve ruhsal huzurun da gereğidir belki; ama asıl önemli olan nokta artık güzel konuşan, güzel davranan, güzel yazan ve iyi insanların ilgi görmeme sorunudur diyebiliriz. Güzellikler az rağbet gördüğü için az haber oluyor, az haber olunca insanlığa dair umutlar tükeniyor. Dünya bu kadar kötü olamaz diyorsun. Haber kanalları iyiye değil de kötüye odaklanma eğilimi göstermektedir. Çünkü en çok ilgi çeken haber en büyük sorunun yaşandığı, büyük trajedinin yaşandığı olaylardan ve konulardan gelmektedir. Bu konuları verin vermesine de keşke biraz da güzelliklerden haber verseniz. Keşke iyi insanlar ölmemiş demeyi bize biraz daha fazla gösterseniz de umudumuz bitmese insanlığa dair. Şöyle bir düşündüm de aklımda 3 fikir cereyan etti. Birincisi; hayat çok kötü artık bu dünyada yaşanmaz, artık insanoğlu kendini kaybetti. İkincisi; insanlık şuan kötü olabilir ama iye gidiyor. Üçüncüsü ise; hayat çok güzel kötü insanlar var elbet ama kötü insanlar iyiliğin denizinde boğulacaklar diyordu. Ben tarafımı seçtim 3. fikirden yanayım ve diyorum ki bugün medyamıza yansıyan, duyduğumuz ve işittiğimiz kötü olaylar süte bulaşan siyah gibidir hemen kendini belli eder. Fakat biz sütün üzerindeki belki yarım kilo etmeyecek siyah için 50 kiloluk süt bidonunu sorumlu tutabilir miyiz? Siyahın özelliği üste çıkıp en çok göze gelen yerde olmaksa sütün suçu ne!
Kötüler popülerlik peşindeyse ve saçma sapan şeylere prim veriliyorsa. İyilik yap denize at; malik bilmezse Halik bilir diye düşünen iyilikte yarışan insanların suçu ne? Elbette toplumsal olarak kötüye prim verdiğimiz için biz suçluyuz. Ama hepimiz suçluyuz. Doktorundan mühendisine, yönetmeninden esnafına, yöneticisinden işçisine kadar hepimiz bunlara hak etmediği ve hiç hak etmeyeceği konforu ve yaşama alanını sunduğumuz için suçluyuz… Birkaç not ile yazımı bitiriyorum. Bugün dünya düzeninde yanlışa prim verenlerin yüzünden kötülük popülerleşti ve eskiden kötülük yapıp bunu sosyal medyada paylaşır mısın? diye sorulan ve evet diyenlerin sayısı oransal olarak yüksek miktarlarda artış göstermektedir. Bu araştırma da kötülüğün ne kadar çok sosyal medyada dolaşırsa insanların yaptığı kötülükleri paylaşma oranı da o kadar çok artıyor sonucuna varmaktadır. Aslında buna kısaca ‘ kırık cam teorisi’ deniyor. Eğer bir binada birkaç cam kırıksa insanlar diğer camları kırmaktan çekinmezler. Yani ne görürse onu uygulamaktan çekinmezler. Artık iyilikleri görebilmek ümidiyle sağlıcakla kalın.
Araştırmacı- Yazar
Halit Aydemir