İlk kez yazları gittiğim, evlimizin bulunduğu sokağın başındaki caminin Kur’an kursunda dinlemiştim Hz. İbrahim’in hikayesini. O, daha o dönemki ben yaşlardayken düşüyordu hikmetin peşine. İçine nurdan bir soru işareti olarak doğan o hikmetin ne olduğunu bulmak için büyük bir arayışa giriyor, belki de onu mutlu ve anlamlı kılacak bilgiyi arıyordu. Tüm sorularının cevaplarını buldu da. Son zamanlarda aklıma o mübarek insan sık sık geliyor. Onunla kendi aramda ortak yönler buluyorum. Bir farkla tabi. Ne kadar da rahat konuşuyorum. Bir fark dediğime bakmayın. Bu fark o kadar önemli ki! Sıradan bir insanla bir peygamber arasındaki fark gibi. Ortak yönümüz ikimizinde içinde beliren temel varlık ve anlam sorusuydu. Onun farkı ise içindeki soru işaretlerinin cevabını bulmak için gösterdiği çabaydı.
Ben de mutluluğun bir soru işareti olarak içimde belirdiğini hissediyorum bu günlerde. Onun bir yerlerde var olduğunu biliyorum fakat onu arayacak ve araştıracak takati ve derinliği bulamıyorum kendimde. Sadece bana oldukça yakın olduğunu ve içimin bir yerlerinde toprağın altındaki bereketli bir tohum gibi yattığını biliyorum. Kimi düşünüre göre o içimizde zaten ve dış dünya onu etkileyemez. Kimisi ise tamamen haz odaklı görüyor ve haz veren şeylerin insanı mutlu kılacağına inanıyor. Her kim haklı olursa olsun birleştikleri ortak bir nokta var ki o da mutluluğun kalıcı bir duygu olmadığı ve geçip gitmeye mahkum olduğu. Yani sürekli mutluluk diye bir şeyin olmadığını söylüyorlar. Masallarda bizi kandıran anlatıcının dediği gibi sonsuza kadar kimse mutlu yaşamıyor anlayacağınız.
Gerçek ve kalıcı mutluluğun peşinde değilim zaten. Hiç değişmeyen şeyleri oldum olası sevmem. Bir resim bile zamanla değişmeli. Bu değişim içerisinde de bir kalp grafiği gibi bazı noktalarda mutluluğa dokunmak asıl beklentim. Eğer bir gün mutluluk nerededir sorusuna bir cevap bulmak için uyuşuk ruhumu ikna edebilirsem bu yolculuğun bir çöle veya başka bir ülkeye olmayacağını biliyorum. Bu yolculuk içime dönük olacak. Kendi evrenimde bir yerlerde bulacağım onu. Dış dünyadan kopamaz insan ve elbetteki etkilenir. Buna rağmen gerçek mutluluğun ne olduğunu bilen insan dış dünyanın yıldırıcı etkilerinin aslını da görür ve herşeyi doğru konumlandırır.
Mutluluk aslında bir huzur ve dinginlik halidir. İç çatışmalar ve çelişkilerden arınma hali. Kendini, çevresini, konumunu, yerini bilme hali. Mutluluk aslında gerçekleri olduğu gibi kavramak ve onu çeldirici negatif duyguların etkisinden sıyırarak hayatın içindeki cevheri görmektir. Yani onu elde etmek zordur. Günümüzde milyonlarca insan mutluluğu tanımadığı ve her olumsuz durumdan kaçmak adına mutluluk adı altında o sıkıntılardan kurtulmak için ilaçlar kullanır. Niceleri bu sebeple psikologların kapısını aşındırır, yeni yeni oluşumların içine karışmaya çalışır.
Çağımızın en büyük sorunudur aslında bu. Belki de insanlığın en kadim sorunu… Herkes onu arar, herkes onun peşinden koşar. İnsanlığın bu değerli yitiği umarım bir gün bize de uğrar.