Dünyada özelleştirme uygulamaları özellikle 1970’li yıllardan itibaren görülmeye başlanmıştır. Turgut Özal’ın başbakanlığında kurulan hükümet ile birlikte, Türkiye dünyanın en hızlı gelişen ekonomilerinden biri olmaya başladı. Böylece serbest pazar ilkelerinin uygulanması ve serbest sermaye piyasalarının kurulmasıyla liberal anlayış ülkemize yerleşti.
Yabancı sermayenin Türkiye’ye girişi, Osmanlı İmparatorluğu zamanında başlamıştır. Ancak bu dönemde çok az seviyelerde kalan yabancı sermaye girişleri, 1980’de yayılan liberalleşme hareketiyle kıyaslanamaz. 1970’den önce yapılan özelleştirmeler daha çok sanayi alanında görülürken, 1970’den sonra sağlık, iletişim ve eğitim alanlarında da hızla özelleştirilme başladı. Bugün baktığımızda piyasa da yabancı sermaye sahibi olan firmalar karşısında yerli üreticilerimiz, çok zor ayakta durmaktadır. Anlaşılan o ki devletin, yerli yatırımcılardan çok yabancı yatırımcılara olanak sağladığı görülüyor.
Herhangi bir markete girdiğimizde gıda, kozmetik ve teknolojik reyonlarında yerli sermayeli üreticilerin değil yabancı sermayeli üreticilerin ürünlerini almak zorunda kalıyoruz. Yabancı ürünlere karşı değilim ancak piyasaya baktığımızda yerli üreticilerin ürettikleri ürünler yok denecek kadar az. Bu durum da ekonomimizin, dış ülkelerle yaşanan problem karşısında kolay etkilenmesini de beraberinde getirmektedir.
Mesela Coca-Cola, kısa bir süre önce Isparta’da 110 milyon liralık yatırımla yeni bir fabrika açtı. Bu, şirketin Türkiye’deki 10. fabrikası oldu.
Mutlaka, bir kere de olsa tüketici olarak düşünmüşsünüzdür, neden biz kendi kolamızı üretmiyoruz ?
İnanın bu sorunun cevabını bende bilmiyorum. Ekranlarda güçlü ekonomimizin olduğunu duyuyoruz. Bu durum sadece kolada değil birçok içecek, şekerlemelerde de aynı. Ülker, Sırma gibi büyük yerli üreticilerimizin sermayesi olduğunu zannediyoruz fakat hiçte öyle gözükmüyor.
Yerli yatırımcılarımıza, yabancı yatırımcılardan çok daha fazla olanak sağlanmasının gerekliliğinin farkına varılmasını umuyorum. Yatırımcılarımız yerli olursa ülkemiz kendi yatırımcılarıyla daha kolay ve esnek ticaret yapabilir. Bu durum ülkeler arası anlaşmazlıklar sonrası uygulanan ambargolardan etkilenmemizi önler.
İlkokul, ortaokul ve liselerde “yerli malı haftası” adı altında bir etkinlik düzenlenir. İşin tuhaf yanı bazılarının evden yaptıkları bazılarının ise yerli malı adı altında yabancı sermayeli ürünlerin getirilip tüketildiği bir etkinliktir. Halkımızın bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Yerli malı haftası etkinliğinin oluşturulmasının nedeni, birinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan ekonomik sıkıntıların ardından yabancı ülkelere para akışının önüne geçilmek istenmesiydi.
Yabancı malları mutlaka bir şekilde kullanıyoruz. Mesela satın aldığımız. arabalar, eşyalar, yiyecekler yabancı menşeili. Yerli malzeme tüketimiyle ilgili atılan ufak bir adım olarak sizlere 869 nolu barkod sistemini tavsiye ederim. Böylelikle yerli malları almaya özen göstermenize ufak bir yardımı olabilir.
Tabi ki kalitesiz ürünler kullanın demiyorum ancak sırf marka diyerek yabancı ürünleri tercih etmeyelim. Alışveriş yaparken kendinize şunu hatırlatın “Neden paramız yurt dışına gitsin? Neden bizim şirketlerimiz kazanıp büyümesinler?”
Sağlıcakla kalın…