Önceki yazımda sosyolojinin ne olduğu üzerinde durarak, insan eylemlerinden hareketle iletişimin ve karşılıklı ilişkilerin önemine değinmiştim. Rutin bir hayat perspektifinden toplum içindeki bireyi, grupları, kurumları ve bunlar arasındaki etkileşim ile beraber ortaya çıkacak sorunları ve meseleleri dile getirmiştim. Bu nedenle insan eylemlerinin bir ürünü olan bu döngüsel ilişki sosyolojinin en temel anlamda tanımı olarak kabul edilebilir.
Bu yazımda ise, sosyolojinin temel meselesini ele alarak oluşturacağım kurguyu sizlerle paylaşmak isterim. Sosyolojinin temel meselesini üç başlık altında toplayarak açıklamaya çalışacağım. Bunlardan birincisi, “insan eylemlerinin geniş çaplı özellikleridir.” Tarihten süregelen insan eylemleri ve etkileşimleri, sosyal yapı içerisinde bireye bir rol kazandırmıştır. Bu ilişkiler ağının rutin biçimini ve elde edilecek çıkarım ve paylaşımları sosyoloji tespit edecektir. Yani insan eylemlerini açıklığa kavuşturacak ana yapı sosyoloji olacaktır. Bu anlamda her eylemin kendi içerisindeki akıbeti, toplumdaki bireyin sosyal düzen içindeki varlığını teyit edecektir. Dolayısıyla bütün sosyologların sosyolojiyi okuma, anlama ve yorumlama şekli insan eylemlerinin bir sonucudur. Mesela Karl Marks, “ tarihsel materyalizm” teorisini kurarken, üzerinde durduğu mesele sınıf çatışması içerisindeki burjuvazi ve proletaryanın bulundukları konumlarıyla ilgiliydi. Yine aynı şekilde Emile Durkheim’in “toplumsal olgu” ( eylem ) olarak sosyolojinin konusunu, insan eyleminin bir sonucu olarak belirtmiştir. Dolayısıyla insan eylemlerinin serüveni sosyolojinin vazgeçilmez meselelerinden biridir.
İkinci bir meseleye geldiğimizde, “ bilgi kümeleri ( tarih, ekonomi, hukuk, siyasal bilimler vs. ) ile insanlar arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisidir.” Bilgi kümeleri insanların kayıt defterleridir. Başka bir anlamı ise bilgi yığınları olmasıdır. Bu anlamda eylemlerin karşılıklı bağımlılıkları bilgi kümelerinin temelini oluşturur. Bireylerin karşılıklı etkileşimi gerek tarihsel, gerek ekonomik, gerekse de hukuki anlamda toplumsal düzenin kurulması açısından önemi oldukça büyüktür. Bu bağlamda bilgi kümeleri ile insan eylemlerinin karşılıklı bağımlılıkları tarihten süregelen ilişkisi günümüze ışık tutmaktadır. Bilgi kümelerinin içeriğine baktığımızda, eylemlerin karşılıklı bağımlılık ilişkisini görebilmemiz mümkündür. Örneğin tarihi, tanımlama gereği olarak savaşlar, antlaşmalar, mücadeleler gibi kavramlar zihnimizde çağrışım yapar; ancak tarihin sosyoloji ile olan bağlantısını “ tarihin tekerrürden ibaret” söylemini ve eylemlerin karşılıklı bağımlılıklarını göz önüne alarak günceli anlamamız ve yorumlamamız ile mümkün olacaktır. Yine ekonomi örneğine baktığımızda ekonomi, birincil olarak insan eylemlerinin maliyetleri ile sonuçları arasındaki ilişkiye bakacaktır. Muhtemelen insan eylemlerinin, bu eylemleri gerçekleştirenlerin yani aktörlerine erişmek ve kendilerine en yararlı olacak biçimde kullanmak istedikleri kıt kaynakların idaresi açısından bakacaktır. Dolayısıyla ekonomi insanlar arası ilişkileri arz ve talebin düzenlediği mallar ile hizmetlerin yaratılması ve mübadelesinin unsurları olarak görecektir. Bu anlamda insanlar arasındaki karşılıklı bağımlılık, yani insanlarla ortaklık, iletişim, mübadele, rekabet, elbirliği halinde yaşamaları toplumsal düzenin dizayn edilmesinde sosyolojinin vazgeçilmez olabileceğini belirtmekte fayda olacaktır.
Son olarak “sosyolojik düşünmek” meselesine baktığımızda, sosyolojinin bir sonuca varması mahiyetinde olduğunu belirtebiliriz. Sosyolojik düşünme; nihayetinde dayanışmayı, karşılıklı anlayış ve saygıya dayanan dayanışmayı, acılara birlikte göğüs germe ve acıların neden olduğu kötülüğü ortaklaşa alt etme konusundaki dayanışmayı güçlendirebilmesi olarak tanımlayabiliriz. Bu anlamda sosyolojik düşünme kavramının sağlayacağı temel hizmetin her birimizi ve hepimizi daha duyarlı kılmak olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bütünsel açıdan sorunların üstesinden gelinmesi sosyal düzen için huzuru, mutluluğu ve birlikte yaşamayı beraberinde getirecektir. Yani sosyolojik düşünce insan eylemlerinden hareketle, bilgi kümesi ile insan eylemlerinin karşılıklı bağımlılıkları kayıt altına alınan olgulardan yola çıkarak, toplumsal soruları ve meseleleri çözmek için; dayanışmayı, hoşgörüyü ve duyarlı olmayı sosyal yapının dizayn edilmesinde önemli bir yere sahip olacaktır..!