Modernizasyon hızı kadar teknolojiye ayak uydursaydım eğer belki de bugün bu satırları yazmak yerine marsta patates yetiştiriyor olurdum.
Ama maalesef modern dünya o kadar hızlı değişiyor ki yakalamayı geçtim haberlerden bile takip edemez oldum.
Ben daha Japonların yaptığı ilk insansı robot Asimo’yu hazmetmeye çalışırken, yürüyen koşan ve insanı insandan çok anlayan robotların var olduğunu görmek beni hem şaşırttı hem korkuttu.
İşin başka bir yönü modernizasyon hayatımızda sadece robotlarla var olmuyor. İnsanlığa ait olan kavramları geliştirip güncelleyip çağa uygun hale getiriyor.
İlk gelen güncellemeleri her ne kadar kaçırsam da bugün etkilerini görmemek için kafamı çevirdiğim her yanda gözümün içine girmeyi başarıyorlar.
O kadar fazla ve o kadar ulu ortalar ki her nereye kafamı çevirsem oradalar.
Evet, modernize edilmiş kast sisteminden bahsediyorum.
Meşhur o yukarıya doğru daralan piramidin basamaklarındaki insanlardan…
Alt kısım, üst kısmın sağlam durabilmesi için olabildiğince geniş tutulmuş.
Yeni teknolojiye ayak uydurarak artık kimin hangi basamakta olduğunun kaydı gelişmiş bilgisayarlarla tutulabiliyor.
Böylece olası bir sızmanın da önüne geçilmiş oluyor.(!)
Ülke olarak her teknolojik gelişmenin öncüsü olduğumuz gibi bundan da geri kalmayarak daha kapsamlısını ve fonksiyonelini aldık ve ülkemize kurdurduk. (!)
Dedim ya daha kapsamlı ve daha fonksiyonel.
Nasıl mı?
Mesela basamaklar arasında ki sınırlar lazer teknolojisiyle çizilmiş durumda, üst basamağa burnunu çıkarsan koparır atar.
Bu kadar değil elbette sistemimize eklenen yenilikler.
Yeni eklenen basamak seçeneklerimiz yaşanan karışıklıkları ortadan kaldırıyor.
Memur olup bulunduğu kastı değiştirmek isteyenler için yeni açılan basamağımız da işler biraz farklı.
Bu kastta diğerlerinden farklı olarak üst kasttan biriyle uzak ya da yakın bir ilişki kurabilen kendini tanıtabilenler, yine yeni bir özelliğimiz olan kast asansörleri sayesinde arka taraftan lazerlere takılmadan rahatlıkla üst basamaklara çıkabiliyorlar.
Tabi yolda kendilerine gereken uyum dersleri veriliyor.
Üst tarafta nasıl davranacakları neler söyleyecekleri filan hepsi yükleniyor.
Geriye bir tek memur olup sırtını kasta yaslayıp ne olacak bu alt kastların hali demek kalıyor.
Şimdi alt kastta olup da bu topraklarda doğup büyümüş kastın değil ama kastın kurulduğu toprağın sahibi olup yıllarca orada yer edinebilmek için çalışan, okuyan ama üst kastla bir türlü bağlantı kuramadığı için altta kalanlar sorabilir biz bu sistemin neresindeyiz diye.
Başta da dediğimiz gibi her hangi bir sarsıntıda üst kısmın sağlam durabilmesi için alt kısmın da bir o kadar geniş olması gerekiyor.
Valla bunu biz demiyoruz fizik kuralları diyor.
Ama teknoloji gelişiyor tabi gelişen güncellemelerin neler getireceğini bilemeyiz.
Bekleyip görelim.
Bu kadar şeyi okurken kast sistemine bir bakayım dedim.
Hinduizm geleneğinde etkin olarak uygulandığı için o coğrafya ya bakmak gerekiyor.
Kutsal olduğuna inandıkları uzun boynuzlu inekleri var ve kadim zamanlar da dünyanın bu ineğin boynuzları üstünde durduğuna inanıyorlardı.
Tabi biraz da bakış açısıyla alakalı bir durum bu. İneğin altından bakınca tüm dünya onun üstündeymiş gibi görünür haksız da sayılmazlar. (!)
Şimdi ben kutsal üçgenden yukarıya doğru bakınca dünyanın, en üstte ki seçkin efendilerin üstünde döndüğünü görüyorum.
Muhtemelen onlarda yukarıdan bakıp dünyayı kendi ayakları altında görüyorlardır.
Kaldırsa kafasını bu küçüklüğüyle ne büyük işlere kalkıştığını anlayabilir miydi ?
Bilemiyorum .
Aslına bakarsanız yukarıya bakmaya cesaret edemeyen adamaların en üstte olduğu bir sistemde dünyanın şeklinin ne olduğunun veya nasıl döndüğünün bir önemi yok.
Benim için dönmeyen dünya ister kare olsun ister yuvarlak.