Dost

“Dostluk” dostuna, kar taneleri gibi yağabilmektir; yağmur sel olur akar, dolu ise ekinleri kırar. Ancak kar öyle değildir, başta soğuktur, ancak eridikçe toprağı yumuşatır, besler.

Ömür gemisi zaman suyunda ilerler, bir gün batmaya mahkumdur bu gemi. Nasibe düşen bir soluk ömür, ömrü veren tarafından alınacaktır. Ömür yittikten sonra geri de kalan, varsa bıraktığınız eserler ve dostlarınızın hafızasındaki yansımalardır. Ne kötüdür bir dostu yitirmek; bunun daha kötüsü de vardır, bütün dostları yitirdikten sonra gitmek…

Ömür gemisi henüz gençken bir çok limana girer; okul, mahalle, üniversite, iş. Her liman doldurur içinizi, her limanda aşık olursunuz, her limanda boşaltırsınız yükünüzü ve alırsınız yeni yükünüzü.  Yük bellidir, acı ve tatlı, sevgi ve nefret, dost ve düşman, sadakat ve ihanet, varlık ve yokluk, doluluk ve boşluk. Yolculuğunuza dostlarınız katılır, bilikte büyürsünüz, çünkü birlikte gülmüşsünüzdür, ağlamışsınızdır, bir lokma ekmekte, bir yudum suda hayatı paylaşmışsınızdır.

Gençlikte kurulur dostluklar, paylaşılacak, içi doldurulacak, çok zaman  vardır gençlikte. Yaş aldıkça zaman daralır, tanıyamazsınız insanları. Hangisi maske(?), hangisi yüz(?), bilemezsiniz. Samimiyetin yerini nezaket, sevginin yerini kuşku, saygının yerini çıkar alır.  Çölde su bulmak ne kadar nadir rastlanan bir durumsa, yaş aldıktan sonra dost bulmak, o kadar nadir rastlanan  bir şeydir. Çölde su arayan yorgun yolcu, bolca serap görecektir. Bazen seraba koşar, bazen koşmaz, yolcu; çünkü koştuğu her serapta hayal kırıklığı karşılar onu, sonunda vaha görünce anlayamayabilir, serap sanıp koşmayabilir yolcu. İşte yaş aldıktan sonra, bizlerde aldatıcı seraplardan yorgun düşmüş, bir çöl gezginine döneriz. Önümüze vaha çıksa bile, koşmamamız bundandır. Oysaki hayat o vahadadır…

Yine de çıkacaktır karşımıza, belki daha da sağlam dostlar, ancak onları kendi ellerimizle, hayatımızdan dışarı iteceğiz. Onlara sevgiyle yeşeren, samimiyetle gelişen, bir sarmaşık gibi bağlanmayacağız. Onun yerine, nezaket tuğlarını ciddiyet harcıyla yapıştırıp, araya bir duvar örmeyi seçeceğiz. Çünkü biz rasyoneliz, insanların ne olduğu belli midir? Oysa ki elimizle ittiğimiz her doğru insan, çölde durmadan geçtiğimiz bir vaha  ve  ömür gemisini fırtınadan koruyacak bir liman gibidir.

O halde şans verebilmeli dost olana.  “Dostluk” bir dilektir. Her şeyden önce, gördüğünün serap değil de vaha olmasını dilemektir.  “Dostluk” anlaşıldığına inanmaktır. “Dostluk” karşılıksız da verebilmektir. “Dostluk” dostuna, kar taneleri gibi yağabilmektir; yağmur sel olur akar, dolu ise ekinleri kırar. Ancak kar öyle değildir, başta soğuktur, ancak eridikçe toprağı yumuşatır, besler. İşte ondandır ki dostu sözünden tanırız, bazı sözleri başta soğuk gelse bile, anladıkça içimiz yumuşayacak, ruhumuz beslenecektir.

Son Yazılar