Kara ayna

Dikkat ! Bu yazı spoiler içerir.

Teknoloji, durdurulamaz bir hızla gelişmeye ve hayatlarımıza yön vermeye devam ediyor. Bağımlı hale gelmeyi sağlayan cazip şekillerle karşımıza çıkıyor ve bizi doğruyu yanlışı ayırt edemeyecek bir noktaya sürüklüyor. Aslında farkında olmadığımız bir hızla bu değişimin içine çekiliyoruz. Bu çarkta, her gün farklı bir sabaha uyanıyoruz ve her sabah, dünyada olup biten her şeyden bir tıkla haberdar olabiliyoruz. Bu durum, hayatımızı hangi yönde etkiliyor diye bir soru soracak olursam, oldukça tartışmaya açık olur. Güncelliğini koruyan teknolojinin, güncel kalmamızı sağlıyor olmasının hem pozitif hem de negatif etkileri olduğunu düşünüyorum. Teknoloji aracı kılınarak oluşturulmuş “medya” kavramı, biz farkında olmadan hayatlarımızda, düşünce yapımızda büyük etkiler bırakıyor. Bizleri etkilendiğini sanmadığımız boyutta, bilinçaltı yönlendirmeler ile çemberi içerisine alıyor ve kontrol edilebilen makineler haline dönüştürüyor. Medya, zamanla kendimizden farklı olan hiçbir şeyi kabullenmemeye, saygı duymamaya kadar gözlerimizi köreltecek bir hastalığa yakalanmamıza bile sebep olabiliyor. İnsanlar bu durum için şimdilerde “zenofobi” diyorlar. Aslında kelimeden de anlaşıldığı gibi bir korku ifadesini simgeliyor. Değişik olanın tehlikeli olduğu düşüncesiyle oluşan bir korku bu, bir topluluğun içinde olan ve farklılıkları belki de fikirleri yüzünden o toplumda yok sayılan insanlara karşı oluşturulmuş bir tepki çeşidi.  Son zamanlarda izlediğim Black Mirror dizisinin bir bölümünde bu konu işlenmiş. Teknolojinin ileri düzey versiyonlarıyla, gelecekte olabileceğini varsaydığı hayatlarımıza ışık tutuyor. Bugünkü yaşam tarzlarımızdan yola çıkarak, aslında şimdiye dair de mesajlar veriyor. Teknolojinin negatif yönleri üzerinde duruyor ve medyanın sebep olduğu zenofobinin, insanları nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Hikaye, bir askerin rüyasıyla başlıyor ve sonra bu rüyanın yönetiliyor olduğunu, insan beyninin kendi kendine üretmediğini anlıyorsunuz. Peki bu nasıl mümkün oluyor? Rüyalar sizin anılarınızdan besleniyor ve size hep görmek istediğiniz şeyleri göstererek istemsiz oluşan olumsuzlukları ortadan kaldırıyor. Bir diğer temel bahis ise, “böcek” ismini verdikleri düşmanlar yani zenofobi duyulan insanlar. Rüyaları dahi kontrol edebilen sistem MASS, askerleri bu yönde de kontrol ederek böcekleri yok etmeyi hedefliyor. Bunu kolaylaştırmak için de onları farklı gösteriyor, insan dışı yaratıklar gibi. İnsanlığın devam edebilmesi gibi gerekçeler sunularak yapılan şey haklı gösterilmeye çalışılıyor ama birden işler yolunda gitmiyor ve bir askerin sistemi arızalanıyor, hem de ciddi bir şekilde. Asker çok geçmeden öldürdüğü şeyin böcek denilen yaratıklar değil masum insanlar olduğunu görüyor.

Yanlış, kalıplara oturtulmuş gerekçelerle meşrulaştırılıyor. İnsanların algısını kapatarak sadece görünmesi istenilen şeye odaklanmayı kolaylaştırıyorlar. Gerekçeler şartlanmayı doğuruyor ve şartlandırılmış insan beyni odağını değiştiremiyor, zaten değiştirmesini sağlayacak sesler de köreltilmiş insanların eliyle bastırılmaya başlanmış bile. Tam da hayatın ortasında gerçekleşiyor, yönlendiriyor. İnsanlara ulaşılabilecek en kolay ve en etkili yolla gerçekleştiriliyor. Sistemi İngilizce dilinde düşündüğümüzde “Mass Media” kavramından yola çıkabiliriz yani “kitlesel medya”. Özellikle düşünülerek koyulmuş bir isim bile olabilir. Hatta dizide şöyle bir cümle geçiyor: “MASS, en güçlü askeri silah bu aslında, istihbarata yardım ediyor, nişan almana, iletişimine, şartlanmana…”

İçine gömüldüğüm yanlış ordularında desteğim yine yanlış bilgiler olmuş. Objektifi olmayan, farklı pencerelere açılmamış yollarda yürüdüğümü fark etmemi sağladı bu bölüm ama bir yandan da içimde bir yerlerde bildiğim doğru düşünceleri desteklememi ve “ya bak tam da yaşadığın dünyayı anlatıyor” dememe sebep oldu. Sadece bir dizi bile beni bu kadar etkilemeye yeterken etrafımda etkilenebileceğim, farkına varmadan boyunduruğu altına girebileceğim ne çok şey var. Black Mirror bana olumsuzluklarımı gösteren, kurtulmam gereken şeyleri gösteren bir ayna tuttu. Bana benim kara aynamı gösterdi. Gerçeklere uyutulurken, aslında bir gün nasıl uyanabileceğimi gösterdi. Umarım, bir gün içimdeki zenofobiyi öldürüp korumaya değer şeyin, şu an sahip olduğum hayat olduğunu tam manasıyla idrak edebilirim. Vicdanımı yok etmeye çalışan, neyi görüp görmeyeceğime karar veren etkilerin boyunduruğundan çıktığımda bunu yapabileceğime inanıyorum.

Not: Zenci bir asker kullanarak ikincil ve aslında bütünsel bir noktaya değinmiş oldukları da gözlerden kaçmıyor.

KAYNAKÇA

Black Mirror, 3.sezon/ 5.bölüm, Netflix

Barış Özcan, Kara Aynadan Yansıyan Korku,Youtube

Fotograf: http://www.telegraph.co.uk/on-demand/0/black-mirror-season-3-men-against-fire-review-an-urgent-moral-me/

Son Yazılar

Bilkent Üniversitesi Öğrencisi