Güneş enerjisi, tükenmeyen ve yenilenebilir bir enerjidir. Çevreyi kirletmez. Ses kirliliği, hava kirliliği yapmaz. Yeraltından çıkarma veya işleme gibi bir maliyeti yoktur ve tamamen ücretsizdir. Herhangi bir dış ülke bunu siyasi koz olarak kullanamaz.
Ülkemizin dışa bağımlı enerji ihtiyacını azaltma hususunda güneş enerjisine geçmemiz büyük bir adım olabilir. Bu enerjinin Swot analizini yaptığımızda güçlü yönleri ve firsatları fazla iken, zayıf yönleri ve tehditleri azdır.
Bu yazıda ise bu enerjinin güçlü yönlerini konuşmaktan ziyade zayıf yönlerini konuşmak istiyorum. Bunları minimuma indirgemek bu enerjiden yararlanmamızı ve geçişimizi kolaylaştıracaktır.
Bu enerjiyi incelediğimizde üç önemli unsuru dikkate almamız gerekir. Bunlar: Geniş alanları kaplaması, kurulum maliyetinin yüksek oluşu, güneşlenme gün sayısı…
Özelleştirmelerle yabancılara devrettiğimiz elektrik kurumlarının sorun çıkarma olasılığı ise ayrı bir konu tabi.
Kurulum maliyeti… Almanya gibi diğer ülkelerin deneyimlerinden yola çıkarsak 10 ve 15 yılda kendisini amorte eder. Bu süre içerisinde hem kendi enerjisini hem de fazla enerjiyi nakil hatlarına vererek gelir elde etmeyle amorti etme süreci git gide kısalacaktır.
Güneşlenme… Ülkemiz yıllık ortalama 110 günlük güneşlenme gün sayısına sahiptir. Güneydoğu ise bu ortalamanın çok üzerindedir. Bu da güneşlenme gün sayısı ile ilgili olan sıkıntımızı ortadan kaldırır. Karadeniz gibi bulutluluğun fazla olduğu yerler aklınıza takılırsa da şöyle cevaplayayım: Dünya güneş enerjisi elektrik üretiminde %35’lik bir orana sahip Almanya’nın en iyi yeri bile bizdeki Doğu Karadeniz’in en bulutlu yeri kadar olamaz.
Alan… Bir diğer dezavantajlı yön ise geniş alanlar kaplaması gösterilir ki bu konumuzun en can alıcı noktasını oluşturur. Bu kurulum yerleri, boş bir arsa yerine okulların çatıları olabilir. Böylece ekstra alan işgali olmadığı gibi okulların enerji ihtiyacı karşılanmış olacaktır. Ayrıca üretilen fazla enerji de hanelere satılarak okulun diğer ihtiyaçları karşılanmış olur. Böylece devletin okullara yapacağı harcamalar azalacaktır. Devletin kasasında kalan bu harcama kalemleri ile de okulların teknolojik malzeme ihtiyacı karşılanabilir. Veyahut yeni okullar yapılarak sınıf öğrenci sayıları azaltılıp öğretmen ihtiyacı ve ücretleri iyileştirilerek daha kaliteli bir eğitim ortamı yaratılabilir.
Çok fazla veriyi işin içine sokmadan MEB’in yayınladığı verilere göre özel ve resmi okullar toplam olmak üzere 61 bin 201 okul bulunuyor.
61 bin okulun çatılarındaki alanı kullandığımızı düşünün…
Her biri bir metre kare bile olsa 61 bin metre kare olur.
Örneğin Muş Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi çatısı güneş enerjisi panelleri ve rüzgar gülleriyle kaplanmıştır. Bu sistem okulun yıllık enerji tüketiminin yarısını karşılıyor. Bazı zamanlarda ise fazla enerjiyi nakil hatları aracılığıyla hanelere satılıyorlar.
Ülkemizde özellikle Güneydoğu, güneş enerjisi yönünden çok verimli bir alandır. örnek okul projeleri buralarda başlatılabilir. Buralardan edinilen deneyimlerle de bölgelerimizdeki coğrafi koşullar da dikkate alınarak diğer okullara yaygınlaştırılabilir.
Enerji geçişimizi okullardan başlatmak da ayrı bir öneme sahiptir. Güney Doğu’da da devlet politikası haline gelen güneş tarlaları, umarım en yakın zamanda okulların çatılarını kapsayıcı minimum ölçekli ayrı bir devlet politikası haline getirilir.
Kaynak: Enerji bakanlığı , GNS , Gepa gunesenerjisipanelleri, MGM