İnancın Resmi

Neye, nasıl inanmış ya da inandırılmış olmak, toplumların ve milletlerin yaşam şeklini ve ömrünü belirler. Bu yüzden ne yaptığımızdan ziyade, neden yaptığımıza dikkat etmemiz gerekir. Sonuçta her birimiz, duyduğumuza ve gördüğümüze göre hareket eder, göremediklerimizi ve bilmediklerimizi hiç hesaba katmayız.

Hâlbuki, bir Müslüman birey ya da Müslüman toplum, bilinenden bilinmeyene ulaşmak için gayba iman etmiştir. Şimdilerde ise, bilinenlere iman ederek, sadece kendisine gösterilenlere inanmış ve materyalizmin zihinsel kölesi olma pozisyonunda durmaktadır.

Bir iç savaş başladığında, savaşın getirdiği felaketleri değil de; hangi tarafta saf alınacağımıza karar verme çabasına girilmesi, stadyum psikolojisi ile yönetilen toplumun yaptığı rutin bir hareketten ibaret kalır. Gayet sıradan ve basit olmasına mukabil kimse tarafından düşünülmeden yapılması ise, durumun vahameti açısından daha da trajiktir.

Bir de, arenada savaşan savaşçılara bakarak, hangisi öldürecek diye bir tarafı destekleyen eski Roma’dakilere vahşi derdik. Şimdilerde bunu yapanlara bir bakın. Kimi göreceksiniz?

Eski Roma bir zamanlar bunu kendi insanına yaparken, bugün Müslümanlar üzerinde bu vahşi oyunlarını sürdürmekte, bu işin gönüllü ya da gönülsüz savaşan kesimini ise Müslümanlar oluşturmakta. İzleyicileri ise batılı yeni Romalılar olmaktadır.

Bir şeye inandırmadan, hiç kimseye bir şey yaptıramazsınız. Bu yüzden iman amelden önce gelir. Ama hangi iman? Doğru olana, doğru şekilde inanmanın yanında, yanlış olana yanlış şekilde inanmakta bir imandır sonuçta. Bu yüzden kime ve neye inandığın da bir o kadar önemlidir, yapacaklarını inancına göre hesap edince.

Kainat boşluk kabul etmez. Senin boş bıraktığın bir yeri başka şey doldurur. İnançtaki boşluklarda böyledir. İnanç diye vahiy yerine inşa edilmiş, beşer yapımı bir sistem ya da ideolojiye sarılırsan, bir gün gelir, üzerine inşa ettiğin her şey çöker ve yaptıkların boşa gider.

Bizleri, yıllarca kendi ürettikleri demokrasi kavramına inandırarak yönetmeye çalışanlar, birden tanımları kendilerine göre değiştirerek, putlarına yeniden şekil verdiler. Demokrasi götürdükleri Afganistan, Mısır ve Irak’ın durumu ortada ve Suriye’de her şey içler acısı ve insanlık: “Ya bir gün onu yerlerse!” diye korku içinde iken; bizler bugün inancın zaferini onların putuna hediye ederek inandığımız değerlerimizi çöpe atıyoruz.

Halbuki, senin olmayanı ne kadar sahiplensen de sonuçta asla senin olmayacaktır. Çünkü kavramlar bir binanın köşe taşları gibidir. Başkasının kavramıyla cennetini kurmaya çalışırken kendi cehennemini inşa ettiğinin farkında bile olmazsın.

Kavramlar savaşın en iyi kılıcıdır. “kalem kılıçtan keskindir” derken asıl bahsedilen işte budur. Başkasının kılıcıyla savaşa girersen zaferi asla kendine mal edemezsin. Başkalarının kavramlarında şerefi ararsan sadece kendine değil inandığın değerlere de ihanet etmiş olursun.

Kalem sözün temsilcisidir. Kalem başkasının, söz başkasının, yapılan savaş da başkasının iken; verilen mücadelenin ne anlamı var?

resim kaynak: http://www.ozelliklerinedir.com/ulkeler-ve-dinleri-dini-inanclari/

Son Yazılar

Yaşamak ve Yaşatmak. Biri, Araştırmak ve Öğrenmek. Diğeri, Bilmek ve Yazmak.