Bir sevda vatan toprağında solumak,
Geceyi, sabah yelini ve imbatı kucaklamak,
Şehitlerin uyuduğu tepelerin sesine kulak kesilmek,
Yalnız, deli hırçın akan nehirlerin kanını damarlarında dolaştırmak,
Sarı başakların hayat verdiği haneleri göz göz doldurmak,
Karanlıkları yaran vahyin sesini terennüm etmek,
Fırat’ın, Dicle’nin rengini teninde hissetmek,
Amanos’ların, Allah u Ekber dağlarının vakurunu tarihinde yaşamak,
Engin ovaların mümbit bereketini annelerin avuçlarında koklamak,
Kabir taşlarının adresinde vatanı hayat bellemek,
Bir 15 Temmuz akşamında geceye kıyam kalkmak,
Ezan sesiyle uyutulmuş zihinleri uyandırmak,
Üzerine ölü toprağı serpilmiş bir atı şaha kaldırmak,
Hüseyinleri Kerbela’nın toprağında aşka kurban vermek,
İsimsizliği rütbe yapıp Allah adıyla şehadet şerbetini kana kana yudumlamak,
Vatanı namus bilip zalime çiğnetmemek,
Abdestini alıp, evladını son defa öpüp, eşinin gözünde vatan olmak,
Yine ezanlar okunmalı Bilal makamında,
Yine surlar yıkılmalı Fatih kararlılığıyla,
Yine zalimler susturulmalı milletin cesaretiyle,
Yine tanklar durdurulmalı avuçlardaki taşlarla,
Gazze’nin, Somali’nin, Myanmar’ın, Mekke’nin dualarıyla taşlamalı ebabiller,
Mazlumların, gariplerin, ezilenlerin kuyusundan Rahmet çıkarmalı melekler,
15 Temmuz sonrasında çok şey yazıldı ve söylendi. Ama şu muhakkak ki vatan; bizim kendimizi ifade ettiğimiz, ezanlarımızı özgür bir şekilde aleme haykırdığımız, alnımızı toprağın en yüce makamına koyduğumuz yerdir. Bundan dolayı vatanını, namusunu çiğnetmeyen bu millet ne kadar azizdir ve yücedir.
Öyleyse vatanı ve devletimizi müdafaa etmek için, çok daha fazlasını yapmalıyız. Savaş sadece silahla kazanılmaz, savaşın kazanımlarının kalıcı olabilmesi için köklü değişikliklere ihtiyacımız var. Bunun için devletimizin yönünün ve rotasının yeniden ayarlanması gereklidir.
200 yıldır Batılı olmak adına harcadığımız enerjimizi yeniden toparlamalı, kendimize mahsus rotamızı belirlemeliyiz.
Dilimizi, kültürümüzü, değerlerimizi, örfümüzü korumak ve geliştirmek için köklü değişimler yapmalıyız.
Eğitim sistemin seküler, kapitalist ve tek tip adam yetiştiren yapısından bir an öne sıyrılmalı, bireysel farklılıkları ortaya çıkaran, soran, eleştiren, hayata anlam ve değer yükleyen, özüyle uyumlu, geçmişiyle barışık, isteyenin özgürce din eğitimi alabildiği bireyler yetiştirmeliyiz.
Dünyalığın kölesi, kapitalist sistemin bir neferi olarak yetişen, haz ve ego üzerine ikame edilen bir dünya görüşünden kurtarmalıyız gençliğimizi.
En az bunlar kadar önemli olan başka bir şey var ki, o da işi ehline vermeliyiz. Liyakat ve ehliyet sahibi kişileri yönetici kademelerine hakkaniyetle kaydırmalıyız. Kişinin rengine, ırkına, inancına bakmadan vatan için, millet için en iyi çalışan kişilere bu emaneti tevdi etmeliyiz.
Bu vatan binlerce yıldır bağrında sayısız medeniyet, kültür ve inancı harmanlamış ve yaşatmıştır. Buradan hareketle milletimizin bütün farklılıklarını bir değer ve kıymet bilip kucaklamalı, kimseyi dışlamamalı, herkesi olduğu gibi kabul etmeliyiz.
Yeter ki, vatan toprağının bir taşına halel gelmesin,
Yeter ki, al bayrağımız gökten inmesin,
Yeter ki şehitlerimizin aziz emaneti kirlenmesin,
Yeter ki, vatan toprağında açan bir çiçek solmasın,
Yoksa cevabı 15 Temmuz da veren bu necip millet elbette gerekli cevabı yine verecektir.
Bu vatan, millet, bayrak ve ezan için ömürlerini, hayatlarını kendilerine şahit tutarak şehit olan
anne, baba, kardeş, eş, evlat, asker ve sivil bütün kardeşlerime bize bu aziz vatanı kendilerini hiçe sayarak bıraktıkları için sonsuz teşekkür ederim. Rabbim şehadetlerini makbul eylesin. Geri de kalan kardeşlerimizi de sabr ı cemiller nasip eylesin inşallah.
Fotoğraf kaynak: http://15temmuzetkinlikleri.com/