Moda, bireyin yaşam tarzına uygun olarak alabileceği görünümlerin bir ifadesidir. Aynı zamanda moda, sembolik etkileşim aracılığıyla toplumsallaşma sürecinde, kurallara göre değil, seçimlere göre işleyen ve kimlikleri ifadelendiren bir araçtır.
Moda, toplumsal kimliğimizi onaylayan bütünün içinde olduğumuzu ve onun bir parçasını oluşturduğumuzu belgeleyen bir göstergedir. Birey olarak kendinizi başkalarından ayırt etmenizi sağlamaktadır.
Aslında tüm alanlar ile ilişkisi kurulabilen moda kavramının, değişiklik ihtiyacı, geçici yenilik, toplumsal beğeni üzerine oluşturulduğunu söylemek mümkündür. Latince “modus”tan gelen moda, ”oluşmayan sınır” anlamındadır. Oluşmayan sınırlar, kullanıldığı ya da var olduğu dönemin şartlarına, yapısına, yaklaşımlarına ve yaşam tarzlarına göre sınırlarını ve içeriklerini belirlemektedir.
Moda, kapitalist sistemin mantığı içerisinde üretilip bireylerin farklılık ihtiyaçlarına cevap veriyormuş gibi görünse de diğer yandan, bir kolektivite içinde geleneksel yapıda bir aidiyetlik ve biraradalık duygusunu pekiştirme işlevine de sahip bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Unutulmamalıdır ki, modern kapitalist toplumlarda bile geleneksel bir takım olgular varlıklarını korumaktadırlar.
Moda ve İslam
İslam, bir yaşam tarzı olarak da yarattığı söylem içerisinde, gündelik ve toplumsal hayatlara damgasını vurabilmekte, sahip olduğu farklı görünüm ve içerikleri de kendi zemininde meşrulaştırabilmektedir.
Yaşam tarzlarının İslamileşmesi, belki de dinsel anlamda İslam’ın hayatın tüm alanlarına dair düzenleyiciliklerinin geleneklerle karışarak kendini ortaya koymasından kaynaklanmaktadır. İslami bakış açısı, modernliği kendi içinde değerlendirerek, din içinde üretmeye çalışmaktadır
İslam’ın ya da belirli bir İslam anlayışının gerek dünyada gerekse Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve ekonomik yaşamda artan görünürlüğü, moda, yaşam tarzları ve tüketim kalıplarını ele alma gerekliliğini de beraberinde getirdi.
Dini içerik açısından bireyin giyinme tarzının aynı zamanda dini inancın gücü ve derinliğini gösterme aracı olarak da çeşitli biçimlerde kullanıldığını belirtmek gerekir. Örtünme pratiğinin sadece dinsel bir uygulama değil, öznenin kendi bedenini tanımlama biçimini, beden-inanç arasında kurduğu ilişkiyi simgesel olarak ifade etme yollarından biri olduğunu belirtmeli, örtünmenin tek anlamının olmadığını vurgulamalıyız.
Tesettür Modası
“Tesettür modası”, İslam ve modernleşme boyutunda tartışılan, İslami bakış açısının kendi içinde de eleştirdiği, tartıştığı bir kavram olarak toplumsal hayatın gündelik pratiklerinin içine girmekte ve kabul edilir hale gelmektedir.
Kamusal alanda, sosyal hayatta var olma çabasında olan Müslüman kadın, giyimi ile de moda sektörü için farklı bir mecrayı temsil etmektedir. Son yıllarda oldukça yaygın hale gelmeye başlayan moda haftaları, tesettürlü mankenler, kendini muhafazakar olarak tanımlayan moda dergileri, belli bir kesimin var olma çabasına zemin olmak derdinde.
Moda bizi içi boşaltılmış, anlamsızlaşmış, görüntüden ibaret kılan, askı haline mi getiriyor?
Moda ile, görünüş olarak ön plana çıkan kadın tipi, fikriyat ve üretkenlik ile ön plana çıkması gereken kadın tipini gölgede mi bırakıyor?
Moda, küçümsenecek, yok sayılacak ya da önemsiz kabul edilecek bir alan asla değildir. Moda, sanat gibi kendini ifade etme şeklidir ve dışa vurumdur. Bu akıntıya kapılıp gitmektense onu yönetmeli ve hayatımızın merkezine yerleştirmeden kendimizi ifade etme aracı olarak kullanmalıyız.
Biz kadınlar kıyafet ve tesettürden ibaret değiliz. Fahiş miktarda paralar ödeyerek kullanılan, markaları görünür olarak dizayn edilmiş eşarp ve kıyafetler inancımızın öğretisini taşımıyorsa eğer, kimliğimizi yansıtmıyor demektir.