Kağıt üzerinde bir kanun “Kıyı Kanunu”

Çok güzel kanunlarımız var ama kağıt üzerinde…

Daha önce göle, dereye, havuza girmiştim ama ilk defa denize girecektim. Bunu gerçekleştirmek için yıllar önce Seferihisar’a gittik. Denizin hemen dibinde gölgelik için bazı sabit dikili şemsiyeler bulunuyordu. Oturduk şemsiye gölgesine bir yandan denize giriyor, bir yandan da gölgeye kaçıyorduk.

Evler de denizden 15 metre uzaktaydı. Sonra bir tane güvenlik görevlisi geldi ve “burası özel mülk, burada gölgelenmeniz yasak” dedi. Başladım kıyı kanununu anlatmaya: “Burası herkesin malı, siz burada hak talep edemezsiniz. Ayrıca bu evler tamamen kanuna aykırı. Ancak belediye halk için bu şemsiyeleri yapabilir” şeklinde kıyı kanunu haklarımızı sıralıyor, aslında onların yanlış yere ev dikip hak talep ettiklerini anlatmaya çalışıyordum. Ama ne hacet…

Konuşmalarımızı duyan yan tarafta denize giren mülk sahiplerinden bir adam görevliye “bırak kullansınlar” deyince tartışmamız son buldu. Ve o gün anladım ki kanunlar da kişinin iki dudağı arasındaymış…

Peki, kıyı nedir? Sahil şeridi nedir? Bizim buralarda hakkımız nedir? Biz mi yanlış yere park ediyor, yoksa bu oteller, evler mi yanlış yere park ediyor? Bunları açıklamaya çalışacağım.

Öncelikle kanunun orjinal metnini okumak isterseniz buyrun. Zaten kısa bir şey, 7 sayfa.

Bir iki tane kavramı açıklamam gerekiyor anlatabilmem için. Söylediğim açıklamalar göller ve akarsular için de geçerlidir.

İlki ayağımızın suya değdiği yer kıyı çizgisi’dir. Sonraki alan ise kumsalın bittiği alandır ve bu kıyı kenar çizgisi’dir. Bu ikisinin arasıda kalan bölgeye ise “kıyı” denilir. Bir de sahil şeridi var. O da kumsalın bittiği yerden sonra karaya doğru olan alandır. Önceleri 100 metreyken şimdi 50 metre olarak belirlenir.

Kumsala bir yapı yapamazsınız, yasaktır. Zaten doğa ana da müsaade etmez. 50 metre olan sahil şeridi ise kanunlarla korunur. Asıl ihlaller ise buradadır.

Sahil şeridinde hiçbir yerleşim yeri yapılamaz. Sadece rekreatif amaçlarla küçük düzenlemeler yapılabilir. Hakları ülkedeki tüm vatandaşlara aittir, ülkede yaşayan herkesin ortak alanıdır.

Eğer 3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizde “sahil şeridini yürüyerek dolaşmak istiyorum” derseniz hiçbir otelin alanı sizi engelleyemez, engellememeli.

Kıyalarımızda kamu yararı gözetilen durumlar vardır. Ordu için bazı bölgeler ayrılabilir. Tersane, liman gibi kıyıdan uzakta yapılamayacak mecburi durumlar için de bir iki istisnai durum vardır. Ama bunlar bile konaklama alanı yapamazlar.

Ayrıca 2005 yılında “ülke imajını üst düzeye çıkarma” amacıyla kruvaziyer’ler için bir düzenleme gelmiştir. Ve bunlar da konaklama için yerleşim yapamazlar.

Turizm için 2005 yılındaki ek düzenlemeyi 7-8 kere okuduğumu söyleyebilirim. Bilinçli veya bilinçsiz kural içi veya kural dışı boşluk durumu yaratılmış olabilir. Yoksa bunca sahil şeridininin işgali nasıl açıklanabilir ki?

Son Yazılar

Ümit Burgu Yazar:

Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümünden 2015 yılında mezun oldu. Aynı yıl 9 Eylül Üniversitesinde Pedagojik Formasyon eğitimini aldı. Şu anda Coğrafya Öğretmeni olarak çalışmakta.