Apolitiklere yer yok!

Eğitim üzerine konuştuğunuzda konu siyasete geliyor mu? Hadi bunları başaramadık bari spor konuşalım dediğinizde de konu yine siyasete mi geliyor? Bilimle ilgili konuştuğunuzda da durum aynı mı peki? İstemesek bile siyasete, politikaya girmeden konuşa biliyor muyuz günlük hayatta?

Hadi ekonomiyi anlarım da, kültür- sanat, spor, bilim, eğitim gibi konuları neden siyasete malzeme yaptık ki? Şunu fark ettim ki bizde siyasete malzeme olmayan neredeyse hiçbir şey kalmamış. Bilinçli bir şekilde ‘’siyasetten kaçamayacaksınız, her tarafı siyasetle donatacağız ve sizi mecbur bırakacağız buna’’ dercesine bir durum var sanki ortada.

*

Aslında durumu iki cümle ile ifade edebiliriz:

‘’Belki de ben apolitik olmak istiyorum, neden buna saygı duymuyorlar ki?’’

‘’Eğer eğitim ile siyaset iç içe geçtiyse mecburen siyaseti de konuşacağız.’’

*

Beraber bir aylık gündemimize bakalım örneğin…

Arda Turan ve Rıdvan Dilmen‘’Evet’’ kampanyasında aktif rol oynamışlardı. Son günlerde olan Arda Turan- Bilal Meşe tartışması bu nedenle iki bireyi, magazinsel boyutunu ve spor camiasını ilgilendirecek bir konu iken insanlar siyasi boyutuyla da değerlendirmeye başladı.

Eğitim, bilimi ele alalım örneğin: Teknolojik olarak geri kaldığımızı, gelişmemiz gerektiğini konuştuğumuzu farz edelim. Bu nedenle pozitif ilimler konusu devreye girecektir.  Böylece İmam hatiplere değinmeden konuyu tartışamazsınız ve bu konu politikaya da kayacaktır.

*

Hayatımızın her alanında siyasetin, politikanın olması şart mı yani? Bana göre zaten bir çözümü olmayan bu konuların sürekli olarak hayatımızın her alanına sokulması ülke menfaatlerine zarar vermektedir. Medyanın bunda ki payı doğal olarak çok büyüktür. Gazete ve medya ile yıllarını vermiş, bununla ilgili eğitimler almış büyüklerimiz daha iyi bilirler. Fakat ben bir okuyucu olarak medyada görmeyi istediğim bazı yönleri yazmak istiyorum.

Olanı olduğu gibi, yargı katmadan sunan, izleyicinin veya okuyucunun kendisine mantıklı gelen şekliyle alması gerektiği kanısındayım. Eğer politik düşünceleri, ekonomik kaygıları habere katarsak bu sefer de habercilik değil algı yönetimi yapmış oluruz. Peki ya yaratılan algı yanlışsa ve yanılıyorsa?

Medyada her kitle kendi mesajını iletme kaygısı taşıdığından konunun aslını daha iyi anlamak için, aynı konuyu farklı yazarlardan ve haber kanallarından okuma gereksinimimiz doğuyor. Yine haberin özüne ulaşabiliyoruz ama konuyu birçok kaynaktan okuma gereksinimimiz gereksiz zaman kaybı yaratıyor.

*

Haber kanallarının, olanı olduğu gibi sunması bize zamandan tasarruf sağlar. Bu görüşten yola çıkarak habere yargı katmamamız gerekiyor ki, ne gündemden uzak kalalım ne de günümüzün çoğunu gündemi takip etmekle geçirelim.

Medyayı çok fazla takip etme ihtiyacımız oluşuyor. Doğru veya yanlış ülke siyasi bilgimizin olması gerekenden fazla olduğunu düşünüyorum. Siyaseti, politikayı gereğinden fazla takip ettiğimizden bilime, sanata ayıracak zamanımız kalmıyor. Durum böyle olunca da teknoloji, ekonomi, eğitim, işsizlik gibi sorunlarımıza kafa yormadan kısır döngüye giriyor, bir çıkış yolu bulamıyoruz.

*

Bir bireyin günlük zaman miktarını ülke kaynağı olarak düşündüğümüzde kaynaklarımızı çok gereksiz yerlere kullanıyoruz. Bilimsel literatürde ismi var mıdır bulamadım ama ben buna ‘’Bireyin oluşturduğu ülkesel zaman kaynağı’’ diyorum şimdilik.

Düşünsenize 80 milyonluk nüfuslu bir ülkenin bu haber kirliliğinden dolayı günlük 1 saatinin çöpe gittiğini, siyaset politika yüzenden günlük boşa giden toplam zaman miktarımızı? Ve bunun yerine diğer sorunlarımız üzerine düşünemediğimizi?

 

Son Yazılar

Ümit Burgu Yazar:

Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümünden 2015 yılında mezun oldu. Aynı yıl 9 Eylül Üniversitesinde Pedagojik Formasyon eğitimini aldı. Şu anda Coğrafya Öğretmeni olarak çalışmakta.