Korkutan Senaryolar

Bu sıralar hepimizin aklına gelen, ama yine de dile getirmediği, getirmek istemediği ve belki de dile getirmeye çekindiği çok hassas bir konu var. Ki bilindiği üzere; arkadaş toplantılarında, günlük konuşmalarımızda dahi birbirimizden duyup birbiri ardına türeyen ve tüylerimizi ürperten komplo teorilerini duydukça içten içte korkutan senaryolar!

Tehlikenin göbeğindeki Türkiye, stratejik önemi dolayısı ile gün geçtikçe daha bir önem kazanmaya başlıyor. Buna paralel olarak da her yönden bereketli, üç tarafı denizler ile çevrili, dört mevsimin birden görülebildiği, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan bir köprü görevi gördüğünü ilkokul çağındaki bir çocuk dahi farkında, ama bizler yaşadığımız coğrafyanın beraberinde getirdiği tehlikelerin ne kadar bilincindeyiz?

Eski bir CIA görevlisinin ‘karışıklık çıkması muhtemel ülke hangisidir?’ sorusuna cevabı hiçbirimizi şaşırtmayacağı gibidir. Yani Türkiye’dir. Ve devam eden konuşmada cımbız ile çektiğim tek şey şu olmuştur; ‘önümüzdeki dönemde dünyada en çok karışacak yerin Türkiye olacağının farkında değilsiniz; ama şu anda burası gizli servislerin ajandasında bir numaraya yerleşti!’ diyerek bitireceği sanılır iken; sözlerine Ege, Güneydoğu işaret parmağı ile gösterir iken; ‘dünya ajanları işte tam da bölgede toplandı!’ diyerek, kafalarda birçok soru işareti bıraktı.

İştah kabartıyor. Oynanan mücadele sert ve çetin! Eğer piyon olmak, tahriklere kapılmak yurt insanı için mutlak bir senaryo ise; ki umarım öyle değildir, en acı verecek şey olsa gerek. Yugoslavya örneğinin bir benzerinin Türkiye topraklarından vücut bulmasını isteyen bir takım odaklar mevcut. Ve önemli olan nokta ise her devletin kendisi dışındaki her devlette iç karışıklık çıkarmak konusunda istekli olduğudur.

Beceriksiz yönetimler dolayısı ile duyarsızlaşmış halk, çürümüş devlet yapısına karşı gelecek endişesi taşıyabilir ve hatta bunun için gerekli olan her ne ise yapmaya hazır halde olabilir. Bu açıdan bakıldığında üzerine bir de kibrit çakılacak olur ise, fitilin çoktan alev aldığı görülebilir. Ki bu patlamalar bireysel değil, kolektif olarak yapılandığı için, ne zaman yeterli kâr sağlayanacak ise işte o zaman patlatılmaya hazır hale gelecektir.

Bilindiği üzere madalyonun iki yüzü var. Ve bu duruma tersinden bakmakta fayda gördüğümüzü söylüyor olmakta hiç de haksız sayılmayız. Yıllar boyunca medya bombardımanı ile uyutulan toplumun ve de elbette genç kuşağın bu tür olayların çıkması ile yüzlerine bir tokat yiyerek kendine gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Elbette, buradaki tanım, bireylerim ellerime kazma, kürek alıp ayaklanması değil. Nerede yaşadığının farkına varması ve kendine gelmesidir.

Muhtemel bir şey var ise, o da şudur ki; ülke bilincini kuvvetlendirmek, güçlenen bencilliği kontrol altına alacak ve zayıflayan beraberliğini geliştirmeye fayda sağlayacaktır. Olaylara soğuk kanlı yaklaşmanın en akil bir karar olduğu ön görülür iken; kurgulanan senaryoda piyon olmaktan kaçınmaktan başka bir seçim şansı yoktur. Ve bu demek değildir ki; tepkinizi vermeyin, sokağa çıkmayın, protesto etmeyin. Her şeyi yapabilirsiniz, ama provoke edilmek için en uygun zemin şuan hazırlanmaktadır. Bunun da farkına varılması gerekir. Bu olaylar geçmişte birçok kez tekrar tekrar vizyondaydı. Acılar asla geçmek nedir bilmiyorlar. Umarım farkındayızdır.

Öte yandan da garip bir istatistik veriden bahsetmem gerekir ise; önde gelen tüm dünya ülkelerinin tarihinde bir iç savaş yatmaktadır. Tarih garip bir olgudur. Ve çokça kindardır. Kötü yönetim, icracı yöneticilik ile birleştiğinde ve jeopolitik durumlar da göz önünde bulundurulduğunda gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunu geçmişlerinde hiçbir iç savaşın yer almaması da denebilir. Ve kesinlikle ayrıştırmalar ve çeşitli siyasi konjonktörel yapılanmalardan menfi şekilde iç ve dış politikada siyasi yaralar alsa da, gerek monarşiden demokratik sistemlere geçiş aşamasında, gerek ise demokrasinin kurulması için iç savaş etkeninde ne yazık ki var olma olgusu yatar, ama unutulmamalıdır ki; kurşun ekmek arasına konulup yenilen bir meze, bombanın da bir ana yemek olduğunu zannedip, farkında olmadan etnik kimlik çatışmasını körüklemek isteyen güçlerim bel bağlaması acı bir durumdur. Elzem olan tek şey ise; aklı selim davranmak ve gereğini yapmaktan geçmektedir. Aksi halde bir ihtimal de barındırsa aydınlık gelecek hayalleri karanlığa gömülecektir!

Son Yazılar

Güney Güneyan (d. 1992, İstanbul) Ermeni asıllı İstanbullu gazeteci, muhabir, köşe yazarı, genel yayın yönetmeni, yazar