Bir zamanlar Dünya buzlarla kaplıydı. Fakat doğa ananın o günkü koşulları bu günkünden çok farklıydı. Her taraf buz ve soğuktu.
İnsanoğlu hayatta kalabilmek için ya çevreyi değiştirmeliydi (posibilizm) ya da çevreye uyum sağlamalıydı (çevreci determinizm). Ateş bulunana kadar insanoğlu çevreye uyum sağlamayı tercih etti. Bu tercih biraz istem dışıydı. Ateş bulunduktan sonra artık çevreyi kendi isteğimize göre şekillendirmeye hazırdık.
Gelin hep beraber buzul çağlara uzanıp bu dönemi nasıl atlattığımıza ve nelerin değiştirdiğine bakalım.
ATEŞ
Dünyamız bilinen evrende ateşin yanabilmesi için gerekli koşullara sahip tek gezegendir.
İnsanoğlu sürekli avcı değildi. Ama ateş, ona diğer avcılara karşı üstünlük sağladı.
Ve ateş bizi bugünlere getiren yegâne elementtir.
İyi beslenme insan beynini geliştirir.
Yiyecekleri pişirmek bize bedenimizin dışında ikinci bir mide verdi.
Artık yağları, karbonhidratları ve proteinleri sindirmek kolaylaştı.
O zamanlar mide, çiğ et ve gıdaları sindirmek için büyük bir alana ve enerjiye ihtiyaç duyardı. Ateşi bulup yiyecekleri pişirmemiz, midemiz büyüklüğünün küçülmesine ortam hazırladı. Midemizin küçülmesi, sindirim için buraya giden enerjinin beynimize giderek daha fazla enerji akışı sağladı. Böylece beynimiz büyüdü.
Beynimizin büyümesi bize daha fazla icat ve doğayı anlama kapasitesi sundu. Böylece doğaya beynimizle hükmetme devri başlamış oldu.
İCAT
Afrika’nın Rift vadisindeki uzun boylu otların (savanlar) arasında, diğer yırtıcılardan korunmak için uzağı görmemiz gerekiyordu. Bu yüzden otların içinden başımızı kaldırarak daha da yükselip gözetleme yapmamız ve yönümüzü bulmamız boyumuzu uzattı.
Bir süre sonra dik durmak için ellere gerek kalmadı ve iki ayak üzerinde durup eller serbest kalınca alet kullanmak yaşam oyununu tamamen değiştirirdi.
Uzaklığı doğru hesaplayabilmek için yan yana iki göz, becerikli eller, hızlı koşan bacaklar…
Ama Afrika’daki diğer avcıların doğal silahlarının hiçbiri bizde yoktu.
Bir çita kadar hızlı koşamazdık. Ya da bir sırtlan çenesi kadar güçlü değildik o yüzden icat ederdik…
Bu gezegende silah kullanımı konusunda hiçbir canlı bizim kadar başarılı değildir. Bizi dünyanın egemen gücü haline getiren asıl silahımız beynimiz ve onun ile yaptığımız icatlardır.
ELBİSE
Buzul çağlar başlamış ve soğuktan korunmak gerekiyordu. Bunun için elbiseler üretmeliydik.
Hayatta kalabilmek için yeni teknolojiler geliştirdik. Bu nedenle Terzicilik bu dönemde başlamalıydı.
Hayvan kemiklerini törpüleyerek iğne yaptık.
Hayvanları öldürerek de kürklerini kendimize elbise olarak diktik. Soğuktan korunduk ve buzul dönemleri mağaralarla birleştirerek atlatabildik.
KURT
Kurtlar da bizim gibi sürüyle avlanan canlılardır. Buzul çağlarda bizim en büyük düşmanımız olan kurtlar, soğuk ve yiyeceğin az olduğu kışlarda içinde yasadığımız mağaralara yaklaştılar.
Attığımız kemik parçaları ile bize daha da yakın olmak istediler. Böylece ilk dostluğumuz onlarla başladı ve ilk kez başka bir canlıyı yani kurtları evcilleştirdik.
Günümüzdeki köpeklerin sadık dost olması buraya dayanır. İki düşman şimdi ise dost…
*
Uzatmadan şu soğuk günleri geride bırakalım. Holosen yani sıcak döneme geçebiliriz.
…