Zekata Sosyoekonomik Bakış

Hani o bahçe sahipleri fakirler gelmeden bahçenin mahsullerini devşirmek için sözleşmişlerdi ve ”Rabbimiz dilerse” diyerek tevekkül de etmiyorlardı. Onlar uykuda iken Allah bahçeye bir afet sardı ve bahçe yakılmış toprağa döndü. Sabah olduğunda birbirlerine haydi erkenden gidelim dediler. Sakın yanımıza bir yoksul sokulmasın diye fısıldaşıyorlardı. Yoksullara yardım etmeye güçleri yettiği halde böyle söylüyorlardı. Bahçeye vardıklarında ve olanları gördüklerinde, ”Yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. Gerçeği anlayınca ise, birbirlerini kınamaya başladılar ve ”Meğer biz zalimlermişiz.’ dediler.

Bu anlattığım hikâye, vahyin muhataplarına ilk nüzul olan ayetlerden bahsediyor. Kalem suresi 17-33 ayetleri arası anlatılan kıssadan söz ediyorum. Öncelikle vahdaniyet anlayışını yerleştirmek gayesi güden ilahi mesajın, henüz ilk ayetlerinde, yoksullara zulmeden bahçe sahiplerinden bahsetmesinin anlamı olmadır.

Kur’an-ı Kerim’de 31 kez, ısrarla emredilen zekâtın, namaz ile beraber zikredilmesinin de anlamı olmalıdır.

İslamiyet paraya, mala, sokağa, çarşıya, pazara, müdahale eden, içsel, manevi bir olgudan çok, yaşanır ve insan hayatını düzenler, müdahale eder bir dindir. Zira kişinin inandığı ile yaşadığı bir olmalıdır ki dünya ve ahiret mutluluğuna erişebilsin.

Zekât, İslam’ın temel esaslarından biri olarak toplumun büyük kesimini alakadar etmektedir. Zekât konusuna fıkhi(hukuki) hükümler ve teferruatlar yerine, sözü edilen prensiplerin öncelikle sosyal hayatımızda icra ettiği fonksiyonlarını incelemeli ve anlamalıyız.

Allah Teâlâ bizler için cimriliği de israfı da hoş görmemiştir. İslamiyet, hem kazandığımızı hem harcadığımızı kendi ölçüleri dâhilinde tutar. Nitekim ölçüsüz davranan insanoğlu için bu en güzel öğüttür.

Zekatın sosyoekonomik ve ahlaki fonksiyonları nasıl yerine getirdiğini birkaç madde ile açıklamak isterim:

  • Zekat vermeye yükümlü olmak için nisap miktarı dediğimiz ölçü mevcuttur ve herkesin mali gücüne göre değişiklik gösterir. Zaruri ihtiyaçlar dışında kişide nisap miktarına ulaşmış malın üzerinde bir yıl geçmelidir. Tüm bu ölçüler, kişinin kendisini muhtaç duruma düşürmeden başkasının ihtiyaçlarını gidermesine de olanak sağlar. Başka bir deyişle, temel ihtiyaçların karşılanmasını müdafaa eden İslam, herkes için bir geçimlik ücret ya da yardım sağlamada sorumluluk duyan bir toplum kurmayı amaç edinmiştir.
  • Gelirin adaletsiz dağıtımını ve servetin tek elde toplanmasını da önlemekte olan zekat ibadeti, zengini daha zengin, fakiri daha fakir olmaktan uzak tutarak mali adaleti sağlama gayesi güder. Böylelikle milli gelirin adaletsiz dağıtımı önlenmiş ve sürekli olarak el değiştirmesi, elde edilmiş gelirin yeniden dağılımı sağlanmış olur.
  • Servetin belirli ellerde toplanmasını önlemenin yanında zekat, paranın işletilmeyip bir tarafa biriktirilmesi ve tedavülden yani çoğunluğun menfaatinden alıkonulması eğilimini durdurup piyasayı canlı tutar. Yeni iş imkanlarının ve yatırımların önü açılmış olacaktır.
  • Kabiliyetlerine göre fertler arasındaki gelir farklılığını tabii gören İslam, zengin Müslümanlara yüklediği zekat mükellefiyetiyle insanlar arasında gelir farklılığını en aza indirmek, başka bir ifade ile yoksulların satın alma güçlerini artırmak istemiştir. Biz biliyoruz ki, bir ülke mensuplarının satın alma gücünün yeterli ve yüksek olması o memleket ekonomisinin sağlamlığına ve kuvvetine işarettir. Zekat, onların satın alma güçlerini artırarak mal arz ve talepleri arasında denge kurar, ülke üretimini destekler, gelişme ve refahı sağlar.

 

Faiz’e bakış

Sosyal dengeyi kurmak adına zekatı emreden İslam, faizi (riba) şiddetle yasaklamıştır.

Kapitalistler, ‘’Sermaye sahibinin üretimden aldığı paydır.’’ diye tarif etmiş olsalar da faiz, para ticaretidir, para ile para kazanmaktır diyebiliriz. Faizi, paranın kiraya verilmesi diye tarif edenlerde var. Ev kiraya veriliyor da para neden verilmesin diyorlar.

İster Kur’an ifadesi ile riba diyelim ister faiz, ‘’Allah ve Resulüne savaş açmak’’ olarak belirtilen bu hususun temel gayesi zengin-fakir çatışmasını önlemektir. Faizde paranın para kazanmasından çok, emeğin istismarı vardır.

 

Zekat veren kimsenin Allah katında alacağı mükafat bilinmekle birlikte maddi yönden elde edeceği karşılığın ne olacağını yine ayetler üzerinden anlamak faydalı olacaktır.

  • ‘’Mallarını Allah yolunda harcama yapanların durumu yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tohuma benzer. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olan ve her şeyi bilendir.’’ (Bakara-261)
  • ‘’ Muhtaçlara ettiğiniz her iyilik kendi yararınızadır. Yardımlarınız yalnız ALLAH için olmalı. Yaptığınız her iyiliğin karşılığı size eksiksiz ödenecektir. Haksızlığa uğratılmayacaksınız.’’ (Bakara-272)
  • ‘’Allah ribanın bereketini giderir, sadakası verilmiş malın bereketini artırır.’’ (Bakara-276)
  • ‘’Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infak edenler asla kesat bulunmayacak bir kazanç umarlar.’’ (Bakara-274)

 

İnfak etmek Müslüman hayatı için toplumsal anlam ifade eden en mühim ibadetlerdendir. Yardımlaşmayı Ramazan ayı ile sınırlamak tam olarak gayesine hizmet eder bir düşünce değilidir. Bu konuda her vakit hassas davranmak, çevresine karşı bilinçli ve duyarlı yaşayan insanlar olmak ilk ve en önemli görevimiz olmalıdır.

Etrafımızda geçim sıkıntı yüzünden türlü suçlarla tanışan yahut tanışabilecek olan insanlar var. Çareyi şiddete başvurmak ve ahlak dışı davranmakta buluyor olabilirler.  Bu insanların yanlışa sürüklenmesinde herkes kendine pay almalıdır.

Toplumsal düzeni yalnızca mali açıdan düşünmekte bence en büyük yanlışlardandır. İnfak etmekten anladığımız sadece mal ve para olmamalı.

Tebessümü sadaka sayan bir inanç üzere bina edersek yaşamımızı, o vakit yürekten paylaşılan değerlerin ömrü nasıl bereketlendirip güzelleştirildiğine şahit oluruz.  

Bilgiyi, bilimi, fikri infak edersek ufak düşüncelerin büyüyüp bizi nasıl ileri götürdüğüne şahit oluruz.

Sevgiyi, samimiyeti, hoşgörüyü infak edersek, en çirkin ve kaba duruşların karşısında çiçek güzelliğine büründüğümüze şahit oluruz.

Bol bol iyi niyet infak etmek dileğiyle…

Son Yazılar

1995 doğumlu. Amasyalı. İlahiyatçı.