Tohum yeşerince

 

Kör talih şu dünyaya bir işçinin çocuğu olarak gelmek, kör talih kapitalist sistemin dünyasında çocuk olmak… Sistemin gözlerine perdeler indirdiği, yaptıkları işe bile yabancılaşmış insanlar onlar, adaletsizlik sarmaşığının dünyadaki sömürülen safları. Rahatları ve talihleri yerinde olan insanların düzeni sorgulamaya yeltenmediği bir dünya ve tedarikçilerini hor görmelerinin hezimeti işçi sınıfı. Köle kavramının modernizesini sunuyor 18. ve 19. yüzyılların Kıta Avrupası. Fabrikalaşma işçiye ihtiyaç duyuyor ve acımasız patronlar yön veriyor işçilerin hayatlarına. Aslında her şey burjuva kavramıyla başlıyor ve yeniliklerin ahmak getirileri onca zavallı insanı bir sokağa tıkıyor. Sefalet, açlık, hastalık kol boyu geziyor ve yaşam mücadelesi yankılanıyor evlerin duvarlarında. Ruhları öldürülüp bedenleri bu yası kabul etmeye zorlanıyor. Yaşlısı, genci, hastası demiyor ve başlıyor zavallıca yaşam. Adına düzen diyorlar, sistem diyorlar ve hayatın olması gereken formunun bu olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Ve bir gün sömürülen bu insanların dünyasına bambaşka biri giriyor Emile Zola’nın kitabından uyarlanmış Germinal filminde. Bazı sebeplerle işinden uzaklaştırılmış bu adam, madende kendisine iş bakıyor ve çalışmaya başlıyor. Sistemin bu insanlara ne yaptığının canlı şahidi olduğundan bir mücadele başlatması gerektiğini düşünüyor. Zamanla insanlara kendini sevdiriyor ve bu düzen denen şeyin karşısında durmaları gerektiğini anlatıyor sonra bu fikir hızla yayılıyor işçi sınıfının dünyasında. Yıllarca bu zulme göz yummuş insanların haklı direnişi başlıyor. Önce fabrikatörle görüşmeye gidiyorlar ücretlerine zam yapılmasını istedikleri için, sonuç alamayınca işi bırakıyorlar, kimse madene çalışmaya gitmiyor. Direniş sürecinde daha çok sefalete ve ölüme mahkûm yaşıyorlar. Şehirlerini, kendi esnaflarını yağmalayıp gözleri dönmüş şekilde insan öldürmeye başlıyorlar. Kendi içlerinde de birçok insan ölüyor ve şimdilerde Marxist ideoloji olarak adlandırılan bu düşünce sonuç vermiyor. İnsanlar içlerindeki mücadele ruhunu ortaya çıkarmış olsa da burjuva sınıfının buna bulduğu çözümler sayesinde sadece talihsiz ölümlere sebep oluyor.

Marxist ideoloji sonuç vermemesi itibarıyla her zaman ütopyaların dünyası olarak kalmış. Sosyalist akımın en önemli savunucusu Karl Marx dünyanı kapitalist düzeninden dem vururken getirdiği kanlı devrim fikriyle yer edinmişse de yaptıkları ile sonuca ulaşamamış bir isim. Aslında burada sonuç ne kadar önemli bilemiyorum. Selahaddin-i Eyyubi’nin bir sözü vardır, “Biz seferden sorumluyuz, zaferden değil.” Filmde de görüldüğü gibi onlar ellerinden geleni yaptılar yaşam hakları için, değerleri için. Önemli olan yapmış olmaktı. Filmin Türkçe çeviri ismi “Tohum Yeşerince”. Onlar tohumu attılar sonuç vermeyen toprak utansın misali belki de bu direniş gelecekte birçok insanın yoluna ışık tutacaktır, yani geleceği atılmış tohumlar olabilir.

Bana kalırsa filmde lanse edilen mücadele ruhu çok önemli bir gerçek çünkü sonuç alamayan birçok işçi “acaba yanlış mı yaptık?” diyerek kendini sorguladı ve bu müdafaadan vazgeçtiler. Fakat şahsiyetiyle beni en çok etkileyen Maheude, çocuklarını ağır çalışma şartlarından, açlıktan ve hastalıktan; kocasını da askerin karşısında durduğu için göğsüne sıkılan bir kurşun yüzünden kaybettikten sonra bile mücadelesinden vazgeçmedi. ‘Bütün çocuklarımın ölmesi gerekiyorsa bile’ diyerek ellerini kollarını bağlayarak oturup sürece göz yummadı. Onun bu güçlü iradesini Cemil Meriç’in şu sözleriyle açıklayabiliyorum:

Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyor diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa hem budala hem de alçaktır. Bir adamın ‘Benden başka herkes aldanıyor.’ demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa ne yapsın?” (Meriç 2004,106)

Hakikaten herkes aldanıyordu ve o haklıydı. İçine mahkûm edilmiş oldukları ‘sınıf farkı; işçi sınıfı, burjuva sınıfı’ gibi kavramlardan nefret etmiş ve haksız yargılarına itiraz etmişti. Evet, onun direnişi de filmde olumlu sonuçlanmadı ama dedim ya bence önemli olan seferdi, haykırmaktı, karınca misali ‘tarafımız belli olsun’ idi.

Bu acı olayların şahidi olmaya devam ediyoruz ama hiçbir şey yapmıyoruz. Son günlerde yaşanan onca acı felaketten sonra insanların sosyal medya hesaplarında “Bölünmeyeceğiz, bölemeyeceksiniz!” naraları attığını görüyorum sonra bir bakıyorum “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığındaki hayatlarına devam ediyorlar. Her şeyi başımıza gelene kadar biliyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor hep, başımıza ne geliyorsa bencilliğimizden, sahte gösteriş dolu üzüntülerimizden geliyor. Film günümüze öyle noktalarla dokunuyor ki, modern hayatta ki isimlendirilmemiş kapitalizmin çarkını idrak etmeme sebep oldu. Aslında çoğumuz hala şikâyet ettiğimiz, karşısında olduğumuz şeylerin pençelerindeyiz ve farkında bile değiliz.

KAYNAKÇA:

Germinal (Tohum Yeşerince) /Emile Zola / Yönetmen: Claude Berri

Bu Ülke/Cemil Meriç

Fotograf:  http://begenmeyenokumasin.com/wp-content/uploads/2014/05/germinal3.jpg

 

Son Yazılar

Bilkent Üniversitesi Öğrencisi