Yollardan varılır menzile, böyle ferman buyrulmuştur. Menzile varan için yolun engebesinin ne kıymeti harbiyesi var. Hem bir dağ yolculuğuna hiçbir şeyi değişmeyenler de vardır. Kalıplar ve kaideler istisnaları hiçbir zaman bağlamamıştır, kuşatamamıştır. Ayrıca istisna edilenlerin “müstesna” olduğunu da bilenler bilir. Dikenli bir yolu şekva mevzuu yapanlar rahatlarını menzilin önünde tutmaktadırlar. Oysa bu yolda kazanılan her mevzi yolun tüm meşakkatini unutturur. Yolun hakkını verende hüzün yoktur demiyorum dostlar, şekavet yoktur diyorum. Hüzün erdirir, hüzün oldurur. Hüzün insanoğluna verilmiş en asil duygulardan… Hüznü kâr hanesine yazdırmayı bilenler için yolun kavurucu sıcağında ferahlık veren bir meltemdir o… Kimi hüznü arabesk kıvamda yaşayarak bir bataklıkta saplanıp kalır. Yolu da unutur, vuslatı da… Hüznün bağlayan, esir eden, bir zevke dönüşen baştan çıkarıcı nevine kapılanlar yolun zayiatındandırlar.
Yolun çamuruna bulanıp “çamura yatanlar” da visale eremezler. Çamuru da kemale giden bir durak olarak bilenler için o da muhteşem bir lütuf olur. Vuslata kilitlenmiş yolcu, üzerindeki çamuru silkeleyip geçer. Yolun iniş çıkışlarla kıvrıldığını, yağmur ve çamuru göze alarak mesafe kat edilebileceğini idrak eder. Zira “yolun başı da, ortası da, sonu da idraktir.” Çamur bazısında kirlilik obsesyonunu ihdas eder. Bir kez çamura bulandığı için üzerini silkeleyip temizlese de asla temiz olduğuna inanmaz böyleleri. Kirlilik bir fikri sabite olarak zihnini esir alır. Artık yolu da görmez, vuslatı da düşünmez olur. Yol ona zindan olmuştur. Çamurdan kurtulmanın yolu yoktur fikrince. Derin bir melankoli obsesyonu takip eder. Nihayet battıkça batar. Kimi de çamura batıp çıkmayı bir hayat felsefesi edinmiştir. Çamurlu olmakla çamurlu olmamak arasında bir fark görmez böyleleri. Yeniden ve yeniden çamur deryasına dalmayı bir marifet olarak ittihaz eder. Vuslata mutahhar olanların, çamurlardan kendisini tezkiye edenlerin ereceğini düşünmeksizin yol alır. Böylece bu yolun bir yorgunluk ve yıpranış ile hitama ermesi kaçınılmaz olur. Kural tanımayanlar yolun sonunda tanınmazlar.
Eskiler “errefik sümmettarik/kablettarik” demişlerdir. Bir de yola çıkmadan bir refik gerekir. Yalnızlık kendisine sevdirilmiş bazı müstesna şahsiyetler dışında her yolcu yolda bir dosta ihtiyaç duyar. “Ve kûnû mea’ssâdikîn/ Sadıklarla beraber olun” fehvasınca doğrularla beraber yürümek elzemdir. Yolda düşünce seni tutup kaldıracak, yaralanınca yaranı saracak bir refik gerekir insana. Haydutlara birlikte meydan okuyacağın, sırtını güvenle verebileceğin “sadıklardan” bir kimse olmalı. Ekmeğinle beraber sevincini ve kederini de bölüşeceğin bir dost… Yol uzun, dostsuz menzile ulaşmak ne mümkün… Dost düşman yolculukta belli olur hem. Dost diye sarıldığının bir yılan olduğunu geç de olsa fark edenler yolculuğun insanın kimyasını ortaya çıkaran esrarengiz bir “furkan” olduğunu da bilirler.
Vuslatı bekleyenler için “yolda olmak” elzemdir. Besmele çekip yola revan olanlar için en mühim erzak “sabır”dır. Karınca misali “varamasam da yolunda ölürüm” yolcunun ülküsüdür. “Vüsulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzdendir” buyrulmuştur. Usulsüz yollara düşmek de akıl kârı değildir. Yol yordam bilmeden yola çıkıp yollarda kurda kuşa yemek olmak da mümkündür. Yolun hakkını vermeye çalışanlara, ıvazsız garazsız yola düşenlere, vuslata ermek için yola baş koyanlara selam olsun…
Görsel Kaynağı: https://pixabay.com/tr/g%C3%BCne%C5%9F-yol-street-adam-470317/