Bir hayal kuruyorum. Hayallerim kül rengi bulutlara karışıp yağmaya hazırlanıyor. Ve yağmur olup zerre zerre ıslatıyor toprağı. Topraktan umut filizleniyor. Umut bir şeyler vaat ediyor. Hala güzel şeylerin olduğuna inandırıyor beni.
Bugün geçtiğim sokaklardan, yürüdüğüm kaldırımlardan, beklediğim duraklardan, oturduğum yerlerden insanlara daha iyi bakmaya çalıştım. En çok dikkatimi yoksul dediğimiz (parası eksik) insanlar çekti. Bir alt model kullanan, 2. kalite giyinen, tam doymak bilmeyen hani şu insanlar.
Sahi kim bunlar?
Oysa kimisinin uykusuzluktan gözleri kızarmış, kiminin elleri nasır tutmuş. Kiminin saçı kiminin beli nasibini almış bu yoksulluklarından. Bunlar çaba, gayret ve çalışmaktan geliyor sanırsam.
Onlar emekçi ablalarım, abilerim benim.
Bu kişisel bir hesaplaşma değil belki de. Bir memleket meselesi sayılacak kadar hassas ve de büyük. Bu insanlar bu kadar aldırmaz ve sorumsuz da değil ayrıca. Onları bu gerçeklerinden ayıracak ve bir ekmek savaşına itecek bir şeyler olmalı.
Bir sistem…
Bir kültür yapısı…
Kirli bir oyun…
Yoksa kader mi? (Gülünç)
Bilemiyorum.
Şimdi beraber TÜİK’ in 16 mayıs 2016 işsizlik verilerine göz atalım. Bu verilere göre Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı 6.5 milyon. 18 yaş altı çocuk ve bebekler göz önüne alınmadığında bu değer her 5 kişiden birinin işsiz olduğunu söylüyor. Üstelik bu sayıdan 181 bin kişi üniversite mezunu. 2 yıl 4 yıl okuyup emek harcayan bir insan nasıl olur da iş bulamaz? Bilemiyorum.
Bir hayal kuruyorum. Hayallerim kül rengi bulutlara karışıp yağmaya hazırlanıyor. Ve yağmur olup zerre zerre ıslatıyor toprağı. Topraktan umut filizleniyor. Umut bir şeyler vaat ediyor. Hala güzel şeylerin olduğuna inandırıyor beni.
Ben bir gün her şeyin düzeleceğine inanıyorum. O güzel günlerin geleceğinden şüphem yok. Gecikmesinden korkuyorum sadece. Hepsi o…
O günlere koşarken ağzımızda Nazım Hikmet’in şu satırlarıyla tek bir ağızdan haykıracağız.
Güzel günler göreceğiz çocuklar.
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz
Işıklı maviliklere süreceğiz.