Biyolojik Varyantasyon 2-Bitkiler

Daha önce ”Biyolojik Varyantasyon-1 İnsanlar” ile dış görünüşümüzde Dünya’nın etkisine değinmiştim. Konu çerçevesini sınırlandırmak için de en önemli faktör olan yer çekimi ve sıcak-soğuk ilişkisi üzerinde durmuştum.

Bu yazımda ise birçok faktörün bir araya gelerek bitkileri nasıl şekillendirdiği üzerinde duracağım. Bir gün ormanda yalnız kaldığınızda bu yazı aklınıza gelerek ağaçlara farklı bir gözle bakabilirsiniz.

*

Bitkilere baktığımızda yaprak şekilleri ve renkleri, gövdelerinin kalınlıkları veya uzunlukları ilk etapta gözümüze çarpan özellikleridir. Tüm bu özelliklerin her birinin ayrı ayrı anlamı vardır. Bitkiler de bizim gibi bir şeyleri tüketerek yaşarlar. Su, mineraller, karbondioksit, azot tükettikleri başlıca maddelerdir.

Bitkilerin bu yaşamsal süreçte birçok canlı türü gibi mücadele ettikleri koşullar vardır. Ama en çok mücadele ettikleri şey yine bitkilerin kendi arasındaki rekabettir. Bu rekabet ise en çok bitkilerin yoğun yaşadığı yerlerde görülür. Örneğin Amazon veyahut Kongo Havzası…

Gövde ve Uzunluk (Nemden kurtulup güneş ışığına ulaşmak)

Mücadelelerinin en önemli sebebi ise güneş ışığına ulaşma ve buharlaşma yapma ihtiyaçlarıdır. Orman alt katına güneş ışınları az gelir. Ayrıca bu katta nem miktarı çok olduğundan terlemeyi kolay kolay yapamazlar. Bu nedenle bir an önce uzun boylu olmalılar. Ağaçlar diğer ağaçlarla rekabeti, rüzgarın daha çok estiği ve nemi alıp götürdüğü ayrıca güneşin fazla olduğu üst kata çıkma içindir. Buharlaşma yapmalarının nedeni ise topraktaki bitki besin maddelerini suyla birlikte alırken, aldıkları bu suyu terleme yaparak yeni döngü için bünyelerinde yer açmaları şeklindedir. Hal böyle olunca da gövdelerini kalınlaştırmak yerine büyümeyi boy uzunluğuna aktarırlar. İşte, bazı ağaçların boylarının ince ama uzun olmasının nedeni budur.

Ayrıca çabuk uzamalarından dolayı devrilmemek için payandalı kök sistemleri geliştirirler. Ama bu kabaca Ekvatoral Bölge ormanları için geçerlidir.

Yapraklar…

Bizler vücudumuzdaki suyu buharlaştırmak ve serinlemek için kıllarımızı kullanırız. Aynı bizlerdeki kıllar gibi bitkilerde de kıl görevi gören stomalar vardır. Bitki yapraklarının büyük olması, yaprak alanına düşen stoma sayısını da arttırır. Durum böyle olunca da çok su tüketen bitkilerin yaprakları da büyük olur. İncir, ceviz, kamış gibi bitkilerin yaprakları çok su tüketip stomalar aracılığıyla bünyesindeki suyu buharlaştırırlar.

İğne yapraklı çamları bilir misiniz? İşte onlar da terlemek istemezler. O yüzden yaprakları küçüktür. Aynı zamanda soğuktan ve ultraviyole ışınlardan korunmaları gerekir.

Yaprakların rengi eğer koyuysa bilin ki o bitki güneş ışığını tutmak istiyordur. Karadeniz’deki yapraklar koyu renklidir. Çünkü bulutlu gün sayısı fazladır. Basit bir çıkarım yapalım: Koyu renkler güneş ışığını emer, açık renkler yansıtır. O nedenle kurak ve güneşlenmenin fazla olduğu bir yerdeyseniz, yaprakların açık renkli olması çok olası bir durum.

Gövdeler Kalınsa (Baobab ağacı)

Genelde Madagaskar civarında yaşayan endemik türlerden biridir. Bu ağacın yaprakları ve dalları az, gövdesi ise kalındır. Gövdesinde 16000 litre su bulundurabilir. Yapraklarının neden az olduğunu ve gövdesinin neden kalın olduğunu gelin ondan dinleyelim.

 

 

 

 

 

‘’Bizim buralar çok sıcak. Savan’da yaşıyoruz biliyor musun? Ocak-Mart arası biraz yağmur yağıyor. Bu suyu bir yerlere saklamam gerekiyordu. Ben de ne yapayım diye düşünürken gövdeme sakladım. O yüzden gövdemi şişirdim. Yazın da buralar sıcak oluyor. Bir gıdım suyum var  zaten. Yapraklarımı azalttım ki stomalarım az olsun da suyum fazla buharlaşmasın diye’’

                                                      ‘’Kardeş benim derdim ise Baobab abiden biraz daha zor. Benim bir de köklerimi serin tutmam gerekiyor. Bizim buralarda Güneş çok fena. Belki yağmur yağar ve dibime düşer diye de şemsiyeye benzettim kendimi.  Yağmuru toplayıp dibime düşürünce hemen buharlaşmasın diye de dibime gölge yapıyorum.’’

 

Ağaçlar ve Bazı Bilgiler…

Ağaçların halkalarına bakarak yaşlarını bulabilirsiniz. Kaç halka varsa o kadar da yaşı vardır. Ama bilmediğiniz ise o halkaların kalınlık ve inceliklerine göre ağacın o yılda neler çektiğini anlatabilmesidir. Detaya girmeden; eğer halka kalınsa o yıl keyfi yerindedir. Eğer halka inceyse istediği iklim koşulları pek yolunda gitmemiştir. Ayrıca rüzgarın en çok nereden estiğini ve Güneş’i en fazla hangi yönden aldığını bu halkalara bakılarak da bulabiliriz.

 

 

 

 

 

 

Ağaçların dalları eğer size doğru uzanıyorsa bilin ki egemen rüzgar yönü tam karşınızdan geliyordur. Ona göre seçmelisiniz kamp alanınızı. Veyahut bir fabrika kuracaksanız da bunu dikkate almalısınız. Bu örnekte ise rüzgar baktığımız yöne doğru gider. Egemen rüzgar yönü yıl boyunca rüzgarın en fazla estiği yöndür. Rüzgarın estiği yön kurutucu etki yapar. Bir ağacın kurak tarafından da anlaşılabilir.

Ağaçlar Neden Daha Fazla Uzun Olamaz?

En uzun ağaç türü sekoya ağaçlarıdır. 120 metreye kadar çıkabilirler. Çünkü Dünya yer çekiminin de bir müsaade sınırı vardır. Yer çekimi aynı zamanda suyu da çeker. Bir ağacın 300 metre olabilmesi için, son metresine kadar da su götürmesi gerekir. Bu ağaçlarda pompa olmadığına göre bu mümkün olmuyor. Ama Dünya’nın yer çekimi azalırsa hem sizin hem de ağaçların boyu daha da uzun olabilir.

Dünyanın en yaşlı ağaçları porsuk ağaçlarıdır. 5 bin yıl yaşayabilirler. Zonguldak’ta 4112 yaşında porsuk ağacı vardır.

Unutmadan söyleyeyim: Manisa Kırkağaç’ta dünyanın en yaşlı 3.zeytin ağacı vardır ve 1652 yaşındadır. Dikkat! Zeytin olarak en yaşlı 3.ağaç…

Bir dahakine ormana gittiğinizde ağaçlarla konuşmayı deneyin.

Fotoğraflar: 1 , 2 , , 4

Son Yazılar

Ümit Burgu Yazar:

Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümünden 2015 yılında mezun oldu. Aynı yıl 9 Eylül Üniversitesinde Pedagojik Formasyon eğitimini aldı. Şu anda Coğrafya Öğretmeni olarak çalışmakta.