Dişilik Değil, Kişilik Meselesi!

Kadın üzerine yazılıp çizilenler, konuşulanlar, yapılan konferans, panel ya da akademik, sosyal çalışmalar bir hayli çoğaldı. İhtiyaca binayen yürütülen kampanyalar hep bir derdin haykırışında. Çoğu çalışma, yeterliliği ve amacına erişmesi konusunda farkındalık yaratmaktan öteye gidememiştir. Yine çoğu, sayfalarda ya da konuşulan kürsülerde kalmış, sosyal hayata intikal edememiştir. Sorunu saptadık diyelim, peki çözüm için önerisi olan ve daha ziyade bulunan bu çözümün toplumun kanayan yarasına deva olacağını iddia edebilen var mıdır? Özelde Türkiye toplumu, genelde dünya toplumları için değerleri hiçe saymadan, aynı zamanda çağdaş çözümler için daha çok çalışılmalıdır.

Günümüz kadınına miras kalan değerler, kadın kimlikleri, kişilikli duruşlar büyük örnek teşkil etmekle beraber büyük önem arzetmektedir. İslam ideali özellikle vahyin muhatabı olan kadınları bize misal göstererek, evrensel ve çağ üstü mesajını kuvvetle pekiştirmek derdinde.

Günümüz kadınına miras kalan İslami değerlerden biri de şahsiyetli duruşuyla tarihte yer etmiş kadın kimlikleridir. Bu simaların arasında, Fatıma gibi mukayese edilmez bir kimlik vardır. İnsanlık karşısında kendini sorumlu kabul eden her bir aydın, İslam dinini, onun tarihini, ”Ehl-i beyt” örneğini inceleyip, anlamaya çalışmalıdır. Bu konuları anlamak insanlığın kurtuluş yoludur. Kadınların kaderine gelince, elbette ilk adres Fatıma’nın kişiliği olacaktır.

İlahi kaderin esrarlı bir cilvesi halinde, göklerden insana çağrısı olan İslam tebligatına ilk gönül veren bir kadın, bu ezeli ve ebedi çağrının ilk şehidi yine bir kadın oldu. Ve İslam ideali, yine kadının ayakları altına cenneti koyan bir idealdir.

Bir kız ata değerine, aile iftiharına varis olur. Adem’den başlayıp İbrahim’e ulaşan, İsa ve Musa ile de hak davasının güdüldüğü ve nihayet Muhammed’e emanet edilen bu kutlu mücadelenin son halkası Fatıma’dır!

Fatıma’yı Fatıma yapan şey peygamber kızı olması mıydı?

Ya da Ali’nin hanımı olması mı?

Yoksa, Hasan ve Hüseyin’in annesi olması mıydı?

Bu kadının taşıdığı ilahi vahyin izleri, Kur’an terbiyesi içinde yetişmesi ve hak davasının dikenli yollarında dimdik duran şahsiyeti, Onu Fatıma yapan şeydir.

Fatıma’dan günümüz kadınına düşen pay nedir?

Fatıma idealinden nasıl yararlanmalıdır?

Bu soruların devasını öncelikle İslamı anlayarak ve onun insana biçtiği kadın rolü üzerine düşünerek anlamaya çalışmalıyız.

Kadın hakları, kadın kimliği, kadının İslam’da yeri, teorik konulardır. Bu haklara, dinin toplumsal ve kişisel konularına uygun kurallar temelinde hayatımızı ayarlamak başka bir meseledir.

Müslümanım diyen her kimse, İslam dininde bilime, insan haklarına yeterince dikkat gösterildiğini tekrar tekrar ifade eder. Ama maalesef bu değerlerden yeteri kadar istifade edilmiyor. Ancak bildiklerimizle amel ederek bu değerlerden faydalanılabilir.

Birçokları İslam dininde toplumsal mes’uliyetlerden, aile ve kadın haklarından haberdar olsa da, bu bilgileri bir kenara bırakıp, gelenek bazında yaşıyor. İslami değerlerle yaşamaya gayret edenler de pek az.

Modernizm ve getirdikleri, kadın merkezli bir konumda yer alıyor. Ve bu durum ister Müslüman olsun ister olmasın, insanlığa acı çektiriyor. Çözüm ise bilime dayanmayan, mantıksız direnişler olduğunda olumsuz sonuçlara sebep oluyor.

Peki, bu durumda vahyin izinde ve Allah’ın muradı yönünde biz Müslümanlar nasıl bir tavır takınmalıdır?

Taassup içinde modern hayatın getirilerine olduğu gibi sırtını mı dönmelidir?

Ya Fatıma bu çağda yaşıyor olsaydı, nasıl bir anne, nasıl bir genç kız, nasıl bir eş, nasıl bir kadın olurdu?

Bunun cevabını Fatıma’yı tanımadan bilmek, mümkün değil. Fatıma’yı tanıyan kuşkusuz, düşünmeden cevabını verecektir.

Döneme ve İslami prensip dışı hareketlere takınılacak tavrı, tarihte ve İslam dininde sahip olduğumuz liyakatli, örnek simaları tanıyarak ortaya koyabiliriz. Ama başta genç nesil olmak üzere insanlık bu simaları tanıyor mu?

Ve yine insanlık bozulmayı kurtarmak aşkı ile yaşayan kadını, milletine sadık, batıyı arkalanmayan bu kadının tavrına şahit oluyor mu?

Eğer Fatıma düzgün tarif edilirse, onun nasıl düşündüğü, nasıl yaşadığı, nasıl konuştuğu, toplumdaki rolü, şehirdeki faaliyetleri, ailedeki çalışkanlığı, çocuklarının terbiye yöntemi, kocası ile ilişkisi, sosyal fonksiyonları olduğu gibi aydınlatılırsa, sadece Müslümanlar değil, tüm hakikat sever insanlık onu ideal seçer.

Fatıma’nın zulüm karşısında onurlu ve dik duruşundan haberdar olan hangi kadın onun yoluna ulaşmak istemez?

Kadın, Fatıma hususunda İslam’ın, insanlık tarihinde ilk kez kadına verdiği değeri bilmelidir.

Derler ki, kadın evde oturup çocuk terbiye etmelidir. İlim ve marifetten habersiz bir insan evlat terbiye edebilir mi? Bir milletin geleceği olan nesil, eğitimsiz kadına emanet edilebilir mi?

İslam tarihini ve Fatıma gibi kadın şahsiyetlerini iyi okumalı!

 

 

Fotoğraf kaynağı: https://pixabay.com/tr/kad%C4%B1n-pe%C3%A7e-lady-islam-bezler-57113/

Son Yazılar

1995 doğumlu. Amasyalı. İlahiyatçı.