Uzun bir gecenin karanlığı düşer aklıma. Pencere kenarları rezerv edilmiş, perdeler aralanmış, çayının dumanından camlar buharlaşmış. Unuttum dediğin çoğu şey bir anda gelir aklına. Dışarıdaki yağmuru unuttum sanmayın. Bir melodi gibi ritm tutan damla sesleri. Sokak lambasının karşıdan süzülen ışığını hiç saymıyorum bile. Hepsi bir anlam yüklüymüş gibi sanki. Hepsinin ayrı ayrı yaşanmışlıkları. Karşıda duran bakkal amca, kaldırımların üzerinde sendeleyerek yürümeye çalışan Ayşe teyze, ağaçların arasına saklanmış serçenin bile diyar diyar gezdiği o yıllar. Hele ki kamıştan yapılan kalemi eline aldığında, yaşadığın o tarifsiz mutluluk… Hepsi bir ömrün içinde saklı. Kocaman yürekler, ağlayan kalpler, gülen gözlerle geçen saniyeler, birikmiş anıların baş kahramanı. Hayatımız her ne kadar sahne olsa da her şey gerçek. Parkta 15 dakikada tanıdığı çocuklarla mutluluğu yaşarken, giderken de sıkı sıkı sarılan çocuklar kadar gerçek. Dünya harikası diye adlandırdığım çocuklar… Temiz ruhların bir bedende buluşmuş hali. Belki de hiç karşılaşmadığı 3 yaşındaki ülkünün, salıncağını sallayan 5 yaşındaki özlemin kardeşliği. Tarifsiz bir sevinç eşliğinde huzur. Unutulmayan daha nice anılar. Evet bir gece sessizliğinde akla düşen güzel şeyler. Yaptıklarının ve yapacaklarının gözlerinin önünden film şeridi misali geçmesi. Yaşamın tüm renklerinin bir anda buluştuğu hali. Evet tam da şimdi, ben bu yazıyı yazarken yani saniyeler geçmeye devam ediyor. Bir saniye daha büyüyorum her şeye inat. Bir saniye daha biriktiriyorum yaşanmışlığa. Bir saniye sonrasını bilemediğim hayat için atıyorum adımlarımı. Ve bir geceyi daha emanet ediyorum rabbime.