Vazgeçilmezler

Toprak kokusu sindikçe üstüme, yaklaştıkça ölüme…
Her şeyden soyunup…
Çırılçıplak yürüyorum.
Bir portakal ağacının yeşil yapraklarında kendimi buluyorum.
Sararıp yere düşüyorum.
Ve yeni bir macera…

Herkesin vazgeçilmezleri vardır. Eşi, arabası, ailesi, işi gibi daha birçok şey. Bu vazgeçilmezler bizi mutlu eder. Hayatımızda oldukları sürece…
Her gün yenilerini kazanırken, bazılarını kaybederiz. Kazandıklarımız bizi güçlendirirken, kaybettiklerimiz vücudumuzdan bir parça alınmışçasına bizi yaralar.
Oysa çırılçıplak gelmişizdir dünyaya. Sıfırdan başlamışızdır. Sahip olduğumuz en ufak şeyler maçı önde götürdüğümüzün göstergesidir. Elimdeki kalem, yazdığım kağıt gibi.

Tüm uğraşımız, gayretimiz, savaşımız yeni bir vazgeçilmez kazanmak için. Hayatımıza yeni bir olmazsa olmaz eklemek için. Bundan duyacağımız hazzın tadına varmak uğruna her şey.
Bir vazgeçilmez kaybettiğimizde ise derinden sarsılırız. Yakınırız, ağlarız, bazen hayatta kalmaya bir sebep bulamayarak ölüme bile koşabiliriz.
Oysa sıfırdan başlamışızdır. Sahip olduğumuz en ufak şeyler maçı önde götürdüğümüzün göstergesidir. Elimdeki kalem, yazdığım kağıt gibi.

Bazen bazılarından vazgeçebilmeyi öğrenebilmeliyiz. Onlara vazgeçilmez olduklarını gösterebilmeliyiz.
Aşk veya bir kadın gibi…
Ya da şöyle diyelim: bizler de vazgeçilmezlerimiz için vazgeçilmez olmalıyız. Ailemizde bizden bir tane olmalı ve yokluğumuz başkaları tarafından doldurulamamalı mesela.
Eğer bir kadın, sevdiğiniz kadın sizin yerinizi başkalarıyla doldurabilecekse, o kadın sizin için vazgeçilmez olmamalı.
Vazgeçilmezler boşluğunun en büyüğünü yaşıyorum. Her şeyi bırakıp gitmek istiyorum.
Hiç olunmaz zamanlarda yaşayıp, en olunmaz insanlarla ölmek istiyorum. Ve diyorum ki:

Toprak kokusu sindikçe üstüme, yaklaştıkça ölüme…
Her şeyden soyunup…
Çırılçıplak yürüyorum.
Bir portakal ağacının yeşil yapraklarında buluyorum kendimi.
Sararıp yere düşüyorum.
Ve yeni bir macera…

Son Yazılar