Aynı tas aynı hamam

Yine her anlamda “kayıplı” bir haftayı geride bıraktık. Geçen haftaki protestolardan sonra faturanın kime çıkacağı az çok belliydi. Hafta içinde kendisi adına bir hamle yapmak zorunda olan yönetim, Hollandalı Riekerink’i göndererek Hırvat ve Juventus efsanesi Tudor’u takımın başına getirdi. “Arada ne fark var acaba?” diye düşünürken Rizespor maçı oynanırken anladım ki ikisi arasındaki tek fark yaşları ve milliyetleriymiş. Daha açık anlatmak gerekirse al birini vur ötekine de diyebiliriz.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, maçtan önce hissettiğim tek şey maçın zor geçeceğiydi. Bu fikrimde getirilen teknik direktörün de payı vardı elbette. Açıkçası yaşa göre insanları değerlendirmeyi sevmem ancak gözle görülen bir gerçek vardı ki 38 yaşındaki Tudor bu takım için yeterli bir teknik direktör değildi. Riekerink’in gönderileceğinin ortaya çıkmasından sonra yapılan birçok ankette gördüm ki Tudor ismi öne çıkmıştı. İnsanlar ne düşündüler de böyle bir tercih yaptılar bilemiyorum. Yanlış da anlaşılmasın tabii, illa yaşlı biri getirilsin demiyorum ama genç bir teknik direktör getirilecekse en azından hem kulübü tanıyan hem de anıları olan eski futbolculardan birinin getirilmesi daha mantıklı olurdu diye düşünüyorum.

Sneijder’in olmadığı haftada Bruma’nın da oynatılmaması takımı sakat sakat oynatmaktan farklı değildi. Kişisel hesaplaşmaların cezasını neden takım ya da taraftar çekiyor anlamıyorum. Hal böyleyken yapılan olumlu şeyler de yok değildi tabii. Chedjou, uzun bir aradan sonra ilk 11’de maça çıktı ve hemen hemen bütün hava toplarında rakibe üstünlük sağladı. Elinde bu kadar kaliteli bir stoper varken neden diğer oyuncularda ısrar ediliyordu anlam vermek imkansız.

Maçın başlamasıyla birlikte oynanan oyundan da anlaşıldı ki aynı oyun yapısı devam ediyordu. Uzun uzun kendi sahanda hazırlık pası yapıp yavaş yavaş rakibin üstüne giderek gol arama anlayışının, taraftarı bıktıran ve oyunu sıkıcı hale getiren bir yapısı var. Dolayısıyla bu anlayış değişmedikçe teknik direktör değişmiş çok da bir şey ifade etmiyor. Nitekim defans hattında da problemler devam ediyor. Öyle ki Çaykur Rizespor’un yeni transferi genç forvet Edomwonyi’nin Semih’ten kurtardığı topu arkadaşına iyi çevirmesi halinde öne geçmeleri içten bile değildi. Galatasaray’ın bulduğu golse rakibin çıkarken Sabri’ye kaptırdığı bir top sonucu çoğu golde olduğu gibi doğaçlama gelişiyordu. Maçın etkisiz ismi Yasin, Sabri’den aldığı topu Josue’nin koşu yoluna bırakıyor, Josue de etkisiz bir orta çıkarmasına rağmen rakibinin ayağından seken top iyi yer tutan Podolski’nin önüne geliyor, o da bazukasıyla ağları buluyordu. 90 dakika boyunca heyecanlı olduğu ve devamlı ayakta olduğu gözlenen Tudor, 2. gol için çabalamak yerine takımı defansif bir oyun yapısına çevirerek rakibine cesaret veriyordu. Linnes’in Josue’nin koşu yoluna bıraktığı topu içerideki Rodrigues’e çevirip gol bulduğu pozisyonda yayıncı kuruluşta da ifade edildiği gibi ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golde; Josue’nin ofsaytta olmaması, rakibin direncini kıracak olmasından dolayı hakem Halis Özkahya ve yardımcıları adına maça direkt etki eden olumsuz bir hareket oldu. 2. yarıda cimbomun çok geriye yaslanmasını fırsat bilen Rizespor, cesur ataklar yaparak ve özellikle 45. ve 60. dakikalar arasında etkili olarak nerdeyse tek kale oynadı. Gol adeta geliyorum derken Josue’nin çıkıp Tolga’nın girmesi yanlış tercihti. Bir de Linnes’in çıkıp Ahmet’in girmesinden sonra Semih’in sol bekte düşünülmesi Rizespor’un ekmeğine yağ sürdü. Baskılı oyununu Galatasaray’a kabul ettiren Rizespor, aradığı golü frikikle buldu. Golden önce kaleye arkası dönük oyuncuya Tolga’nın yaptığı faul saç baş yolduracak cinstendi. Yorumcu Necati Ateş’in söylediğine göre golü atan Özgür antrenmanlarda bu frikikleri çalışıyormuş. Muazzam bir gole imza atarak takımının hak ettiği puanı almasını sağladı. Her şey bir yana görünen bir gerçek var ki; takımın hava toplarında etkisiz olmasının en büyük sebebi topa kafa vurmayı bilmiyor olmasından kaynaklı. Bunun en somut örneğini de sol bek oynayan Semih’in ortasında Yasin’in bomboş durumda vurduğu etkisiz kafa vuruşunu dışarı atmasından anlıyorum.

İşin özü, bu haftada kazanamayarak adeta kendi bacağına sıkmaya devam eden yöneticisinden malzemecisine kadar herkesi tebrik ediyorum. Böyle yönetime böyle teknik direktörler yakışır zaten. Umarım Tudor göstereceği başarılarla beni yanıltır. Yoksa böyle büyük bir takımda oynattığı küçük takım futboluyla ve daha ilk haftadan yaptığı amatörce oyun stratejileriyle onun da kalıcı olması zor görünüyor.

Fotoğraf kaynağı: http://www.fanatik.com.tr/2017/02/16/iste-tudor-ile-riekerink-arasinda-fark-1278145

Son Yazılar

...ama yine de...