Pek çoğumuz dönem dönem çeşitli sebeplerle öksürürüz. Kaç yaşında olursak olalım, bu öksürük özellikle anne babalarımızı korkutur. Hepimiz en azından bir defa ‘‘Aman yavrum zatürre olmayasın!’’ cümlesini işitmişizdir. Havaların soğuk gittiği şu günlerde belki üşüttüğümden, belki de ara ara beni yoklayan reflümden dolayı tek tük öksürünce; yine annemden aynı cümleyi duydum: ‘‘Aman yavrum zatürre olmayasın!’’ O zaman neymiş şu zatürre -ya da daha tıbbi bir söylemle pnömoni- bir bakalım.
Pnömoni akciğer dokusunun inflamasyonudur. Bu inflamasyona mikroorganizmalar sebep olabileceği gibi; kimyasal ajanlar, radyasyon, yanık ve ağır travmalar da sebep olabilir. Pnömoni, ülkemizde en sık ikinci ölüm nedenidir. Enfeksiyon hastalıklarından ölümlerde ise birinci sıradadır. Yaş ilerledikçe pnömoniye yakalanma sıklığı da artmaktadır. Bu hastalık çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır. Toplum kökenli ve hastane kökenli olarak iki gruba ayırarak inceleyebileceğimiz gibi; tipik ve atipik olarak ayırarak da inceleyebiliriz.
Hastane dışında günlük yaşamda gelişen, mikroorganizmaların sebep olduğu pnömoniler, toplum kökenli pnömonilerdir. Bu hastalığa yakalanma açısından; 65 yaş üzeri veya sigara içen veya kronik hastalığı bulunan kişiler risk altındadır.
Hastaneye yattığı sırada pnömonisi olmayan bir kişide, 72 saat ve sonrasında pnömoni ortaya çıkıyorsa; bu durumda hastane kaynaklı pnömoniden söz edilir.
Tipik pnömonilerde titremeyle yükselen ateş, öksürük, balgam, göğüs ağrısı ve yan ağrısı kliniği vardır. Balgam paslı veya kanlı veya kötü kokulu olabilir. Hastalığın başlangıç aşamasında ağızda ve dudakta uçuk gözlenebilir. Tablo oldukça gürültülüdür. Etken olarak çoğunlukla Streptococcus Pneumoniae saptanır.
Atipik pnömoniler ise daha hafif seyirlidir. Boğaz ağrısı, burun akıntısı ve çoğunlukla balgamsız kuru bir öksürük görülür. Bazı kişilerde ise baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, bulantı, kusma ve karın ağrısı tabloya eşlik edebilir. En sık etken Mycoplasma Pneumoniae’ dır.
Zatürrenin tanısı iyi bir öykü ve muayeneyle konulabilir. Hasta kişi klimalı ortamda bulunup bulunmama, otel hastane gibi bir yerde konaklama ve buralarda duş kullanma, seyahat öyküsü, hayvan teması ve mesleği açısından sorgulanmalıdır. Lüzum halinde çekilen akciğer röntgenlerinde pnömoniye ait tipik görüntüler olabileceği gibi, özellikle atipik pnömonilerde röntgen normal bulunabilir. Doktorun uygun gördüğü olgularda kan ve idrar tetkikleri tanıya yardımcıdır. Gerekli vakalarda balgam mikroskopisi, balgam kültürü ve kan kültürü yapılır. Ayırıcı tanıda astım, sinüzit, reflü gibi hastalıklar dışlanmalıdır.
Tedavisinde en az beş gün süreyle uygun antibiyotik kullanılır. Bu süre; etken mikroorganizmaya ve hastanın kliniğine bağlı olarak iki ve hatta üç haftaya uzayabilir. Pnömonilerin %80’ i ayaktan tedaviyle iyileşirken, %18’ i servislerde ve %2’ si yoğun bakımlarda yatarak tedavi alır. Önemli bir enfeksiyon hastalığı olan pnömonide vaktinde doktora başvurmak ve uygun tedaviyi almak oldukça önemlidir.
Hastalıktan korunmada her yıl grip aşısı olmak ve pnömokok aşısı yaptırmak önerilir. Aşının iki türü vardır. Biri 2 yaş altındaki çocuklara ve kronik hastalığı olan 2 ile 5 yaş arası çocuklara uygulanan ve ömür boyu bağışıklık bırakan konjuge pnömokok aşısıdır. Diğeri ise; 2 yaşından büyük olan herkese uygulanabilen ancak her 5 yılda bir yeni dozla aşılanmayı gerektiren polisakkarit pnömokok aşısıdır. Aşıların her ikisi de canlı hücre içermeyen inaktive aşıdır. Doktora danışılarak güvenle kullanılabilir.
Herkese hastalıktan uzak, sağlıklı günler dilerim!