Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri Töreni’nde konuştu ve dedi ki “14 yıldaki en zayıf halka eğitim ve kültürdür.” Bu öz eleştiri güzel bir adım. Fakat biraz geç kalınmış bir adım. Aynı zamanda bu sorunun çözümü için bazı esaslı adımlar atılabilse çok iyi olurdu.
“Kamu Personeli Seçme Sınavı ya da kısaca KPSS, 18.3.2002 tarih ve 2002/3975 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’na istinaden ilk olarak 2002 yılında ÖSYM tarafından hazırlanıp, uygulanmaya konmuştur.” Yani 14 yıl önce böyle bir şey de olmuştu.
KPSS ilk başlarda torpil gerçeğini engellemek için düşünülen bir sistemdi. Fakat 2016 yılında getirilen Mülakat ve Dershaneci atamaları ile KPSS gereksizleşen bir sınavdır. Çünkü artık sisteme müdahale edilebiliyor. Ve böylece bu sınav gereksizleşen bir yükten başka bir şey değildir. Örneğin KPSS puanınız ile Türkiye birincisi bile olsanız, mülakat puanı sizden bir puan bile fazla olan birisi atanırken siz atanamaya biliyorsunuz.
Bütün eğitim sorunumuz KPSS’den kaynaklanmıyor. Ama eğitim sorunumuzun çözümüne en kaba ve basitleştirilmiş haliyle diğer yazılarımda da değindiğim gibi zincirin ilk halkası olarak “öğretmenin işini severek yapması” konusu gelmektedir.
Sizlere KPSS’nin ne tür etkilere neden olduğunu da anlatmak istedim. Ve bu yazımda KPSS’nin öğretmenler üzerindeki etkilerine de değinmek istiyorum.
Eğitim sorunumuz o kadar geniş bir perspektife sahip ki, parçalara ayırarak değinmek istiyorum sürekli. Ve öncelikli olarak şunu belirtmemiz gerekiyor sanırım: Binlerce öğretmenin mezun olduktan sonra atama beklediği bir sistemde, bekleyen öğretmen sayısının fazlalığı nedeniyle bir seçme veya diğer bir deyişle eleme yönteminin olması zorunludur.
Sistem en başından beri hatalıdır, balık baştan kokar, sorunun çözümü problemin başlangıcındadır, bir taşı kaldırırken yerine bir taş koymanız gerekir… Burada hemfikir olduğumuz kanaatindeyim.
Bu gün bir taşı kaldırmak istiyorum. Ama yerine yeni bir taş önermeyeceğim. Bu değindiğim nokta problemin ilk halkasını oluşturmuyor çünkü. Ve diyorum ki ‘’KPSS kaldırılmalıdır’’.
Öğretmenin en verimli olduğu dönem üniversitesini bitirdikten sonraki ilk beş yılıdır. Deneyimli olmamasına karşın bu dönem ayrıca, en çok özverili olduğu dönemdir. Çünkü aldığı eğitimi bir an önce uygulayıp karşılığını almak istemektedirler. “Daha iyi nasıl öğretebilir ve eğitebilirim” düşüncesiyle sabahlara kadar çalışmaktadırlar. Genç olduklarından zorunlu görev denen bir dertleri de olmaz.
Fakat bu ilk yıllarda KPSS ile uğraşmakta genç öğretmenler. Atanana kadar yıpranan psikolojileri ile daha sonraki dönemlerde verimli olamıyorlar çok fazla. Bu konuyu kelimeye dökünce biraz basit gibi gelebilir size ama çok önemli bir konudur. Bu madde işin psikolojik ve girdi kısmıdır.
Bir diğer konu ise başta da belirttiğim gibi KPSS’nin artık işlevini yitirmesidir. 2002 yılında torpil durumunu engellemek için getirilen KPSS, dershaneci ve mülakat atamaları nedeniyle şaibeli bir duruma gelmiştir. İnsan faktörü yine işin içine girerek atamaların müdahalesi kolaylaştırılmıştır.
Mülakat iyi bir ölçme aracıdır ama ülkemiz koşullarına uygun değildir.
Tüm bunları toplayınca KPSS’nin ilk kuruluş amacından uzaklaştığını ve eğitim sorunumuzun 2002 yılından itibaren de katlanarak arttığını düşününce, sınavın artık kaldırılması gerektiği kanaatindeyim. Elbette ki 2002 yılından önce de eğitim sistemimiz kötüydü. Ama en azından mezun olduktan sonraki ilk beş yıl sorunu yoktu.
Sözün özü: Bu sınav artık işlerliğini ve işlevini yitirmiştir kanaatindeyim. Bu nedenle kaldırılmalı ve farklı bir sistem getirilmelidir. Ya da mülakat ve dershane atamaları ile müdahale edilmemelidir.