Dilenen Bir Çocuk Gördüğünüzde Ne Yaparsınız?

Sokak başlarında, trafik ışıklarında ve daha bir çok yerde hepimiz karşılaşmışızdır dilendirilen çocuklarla. Bazen mendil satar, bazen su, ya da yere oturup önüne bir tartı almıştır. Bazısı bir şey satmaz, çeşitli bahanelerle para ister. Peki tepkiniz ne oluyor? Acıyan gözlerle bakıp üç, beş lira mı veriyorsunuz yoksa varlığında rahatsız olup görmezden gelerek hızlıca ondan uzaklaşmayı mı tercih ediyorsunuz? Öyle ki insanı vicdanen arada bırakan bir durum. Para verdiğinde insan kendi vicdanını bir süreliğine rahatlatıyor, aslında o çocuğa yardım etmiş olmuyor. Sorunu hasır altı ediyor. Ondan rahatsız olup, görmezden gelerek uzaklaşmayı tercih eden, tabiri caiz ise, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor. Ben meselenin bu ikilemden ibaret olmadığı düşüncesindeyim.

Son zamanlarda çocuk istismarına ilişkin haberler gündemi oldukça sarsmakta. Bunların en yaygını ve aleni olanı, çocuk işçiler ve dilendirilen çocuklar. Türkiye’de en az 42.000 çocuğun sokaklarda yaşadığı ya da çalıştığı tahmin edilmekte. Ancak gayri resmi rakamlar 80.000’e kadar çıkıyor. Bu çocukların büyük çoğunluğu, çok az belediyenin sağlayabildiği daha iyi yaşam standartları arayışı içinde şehirlere akın eden ve sosyal olarak sınırlılıkları olan göç etmiş ailelerden gelmektedir. Bu çocukların sayılarının artması ailelerin artan yoksulluğunun etkilerine en görülür tepkidir. Bu çocukların bir çoğu okula düzensiz gitmekte ya da gitmemekte ve öncelik olarak sokaklarda çalışmaktadır. Eğitimleri de kaçınılmaz olarak ikinci sırayı alacaktır.

Bu konuda yasalara bakacak olursak; TCK’ya göre dilencilik suç olmamakla birlikte dilenciliğe zorlamak ya da aklı baliğ olmayan kimseleri suistimal etmek suçtur. TCK madde 229 şu şekildedir:

1) Çocukları, beden veya ruh bakımından kendini idare edemeyecek durumda bulunan kimseleri dilencilikte araç olarak kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2) Bu suçun üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımları ya da eş tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

3) Bu suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

İstismar edilen çocuklarla karşılaştığınızda vicdanınızı rahatlatan üç, beş liradan ziyade kalıcı çözümlere başvurmak hepimizin görevi. Para vermek ya da görmezden gelmek bu suçun üstünü örtmek oluyor. İlk vazife, polise ve zabıtaya durumu bildirmek, çocuğun geleceğini kurtarmaktır. Sizden para isteyen çocuğun aslında sizden geleceğini istediğini unutmayın! Söylediği söze değil, söylemek istediği söze kulak verin! 

Hayata diğerlerine göre daha zor şartlarda başlamış çocuklar, yaşamın zorluklarıyla da çok erken mücadele etmeye başlıyor. Kimi ailesi tarafından sermaye olarak görülüyor, kiminin varlığı dahi hata kabul ediliyor, sokaklara terk ediliyor. Sokaklarda yaşayan çocuklar, suçlarla da tanışıyor. Bugün dilendirilmeye alıştırılan çocuk, yarın hırsızlık yapmaya başlıyor, madde bağımlısı oluyor, büyüdüğünde adam öldürüyor. İnsan anne babasını seçemiyor. İçine doğduğu yaşam şartlarını da. Dolayısıyla iftihar sebebi de olmuyor, utanma sebebi de.

Dünyadaki düzen, zenginin malına mal katmak ve fakiri daha çok fakirleştirmek üzerine kurulu. Bu sistemin insanlıkla bağdaşan hiçbir yanı yok. Dünyevileşme bencilliği yaratırken, cömertlik ve paylaşmak gibi insanı insan yapan vasıflardan her geçen gün sıyırıyor.

Kaçınılmaz sonu ölüm olan insan, misafirhanesini yurt edinme çabasına giriyor. Halbuki kıtlık vakitlerinde dahi kurtların, kuşların rızkını dağlara bırakan Abdulmuttalip’ler ve Ömer’ler geçti bu dünyadan. Ekmeğini bölmeden yemeyen atalarımız bize bu değerleri miras bıraktı. İnfakta yarışmak yerine israfta yarışan ademoğlu bu mirası ayaklar altına alıyor.

 

Sokaktaki mazlumun gözlerindeki yardım çığlığı, sonsuz hayata davet ediyor olabilir, o çığlığın kulaklarınızı yırtmasına izin verin…

 

 

Fatma Hatice Cıbıl

 

Kaynak: https://pixabay.com/tr/duvar-yaz%C4%B1s%C4%B1-k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk-%C3%A7ocuk-8051/

Son Yazılar

1995 doğumlu. Amasyalı. İlahiyatçı.