Yeşil Mürekkep’ten akan kızıl kan

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren farklı düşüneni ve itiraz edeni dışlayan bir geleneğe sahip oldu. Bu gelenek hala devam ediyor. Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet örnekleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir asr-ı saadet dönemi olmadığını ispatlıyor.

 

Osman Balcıgil’in Bir “Sabahattin Ali” Romanı olarak sunduğu “Yeşil Mürekkep”, 1928 ile 1948 yılları arasındaki dönemi de anlatan bir biyografik roman. Bir roman olmasına rağmen kitapta bol miktarda bilgi notu var. Bu yanı ile bir biyografi kitabı olma özelliği gösteriyor. Ama kaynakçaların dışında, konu bir kurgu ve roman formatında anlatılmış. Kitabın kahramanı olan Sabahattin Ali’nin duygu, düşünce ve diyaloglarının çoğunun, gerçeğe yaklaşmaya çalışan kurgu olduğu açık. Ama tüm yaşam akışı, mektupları, yazıları ve kitapları ise Sabahattin Ali’nin gerçekleri.

 

Kurgu ile gerçek yaşam hikâyesinin karışımı olan bir eser yaratmak bir yanıyla riskli ama diğer yanı ile de avantajlı. Riskli, çünkü kurguda ister istemez bir karakter yaratıyorsunuz ve her karakter aslen gerçek kişiden farklıdır. Oluşan karakterin, gerçek kişi ile farklı olma durumu her zaman vardır. Çünkü karakter, yazan kişinin kurguladığı bir hayal ürünü olduğu kadar, okuyan her kişi tarafından da apayrı bir şekilde yorumlanır. Her bir okur, karakteri zihninde bambaşka ve farklı bir şekilde yaratabilir.

 

Böyle bir roman yazmanın avantajı ise, biyografi ile ters düşülen, tartışmalı ve kesinliği tam olarak bilinemeyen durumlarda, eserin bir kurgu olduğunu söyleyerek, kolay bir savunma durumuna geçebilmenizdir. Okur açısından ise, kurgusal bir anlatım, onu sıkıcı ve klasik ifadelerle dolu bir hayat hikayesi okumaktan kurtarır.

 

Sabahattin Ali’nin özellikle hayatının son dönemine dair, bilinemeyen, gizemli noktalar var. Sabahattin Ali’yi bugüne taşıyanın, eserleri ve duruşu kadar, bu bilinmezlik ve yürekte bıraktığı acı olduğunu da söyleyebiliriz. Örneğin nakliyecilik işine neden girdiği (parasızlık mı, yoksa yurtdışı kaçışı perdelemek için mi?), öldürülme şekli hala sırrını koruyor. Osman Balcıgil tüm bu bilinmezlikleri, kurgusal anlatımla çözmeye çalışmış ve önümüze kendi çözüm yoluna ulaştığı formülü koymuş.

 

Sabahattin Ali, yaşamını kabaca bildiğim ama detayına yeterince vakıf olmadığım yazarlarımızdan birisiydi. Kitabı okuyunca,  aslında birçok yazar için benzer bir bilgi yetersizliğine sahip olduğumu fark ettim. Bu benim, benim olduğu kadar zannedersem edebiyat dünyamızın da (eser ve okur olarak) biyografi ve hayat hikâyesi anlamında bir fakirlik içinde olduğunu düşündürttü bana. Oysa aslında her bir eser, yazar eseri kaleme aldığı dönemdeki genel atmosfer ve yazarın kendi öznel dünyası ile o kadar alakalı ki, bunu özellikle “yeşil mürekkep” kitabında fazlası ile görüyoruz. “Kuyucaklı Yusuf” romanının Aydın Cezaevi’nde, “Aldırma Gönül” şiirinin Sinop Cezaevi’nde, “İçimizdeki Şeytan” romanının Nihal Atsız’la yaşadığı polemiklerden biriktirdikleri ile kalem alındığını bilmek, bu eserlere farklı bir anlam yüklüyor.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

Kitapta, Sabahattin Ali ile ilgili beni çok fazla şaşırtan detaylar oldu. Çapkın ya da her dala konan bir şıp sevdi olduğunu görmek ilginçti. Ama bana daha da ilginç gelen Markopaşa’yı beraber çıkarttıkları Aziz Nesin’le ilişkileri oldu. Bu ortaklık, bir yanı ile iyi bir fikir ve emek birlikteliği gibi gözükürken, diğer yandan Aziz Nesin’in Sabahattin Ali’ye “sen benim patronum değilsin” çıkışını yapmasına neden olan tavırları şaşırtıcıydı. Kitabın bu kısımlarında Aziz Nesin’e bir kez daha hayran olduğumu söyleyebilirim.

 

“Yeşil Mürekkep” her ne kadar çok satılma ve popüler olma kaygısıyla yazılmış bir kitap olduğunu hissettirse de, çok satmak ve popüler olmak da edebiyat dünyasının bir parçası. Diğer yanıyla, kolay okunan, sayfaları, yazım puntoları, paragraf araları geniş ve akışkan bir eserler, okunma oranlarını yükseltiyorlar ve bu tip kitapların da fazla sayıda okuru oluyor. Bu nedenle okur sayısını ve okunma oranlarını arttıran eserleri kötülemenin ve küçümsemenin anlamsız ve yersiz olduğunu düşünenlerdenim.

 

Zaman akışları bazen kopuk, bazı detaylar yeterince açık olmasa da, eserin iyi bir araştırma ile kaleme alındığını düşünüyorum. Farklı iki kulvarı birleştiren bir eser olarak, “Kürk Mantolu Madonna” cehaletinin hala espri konusu olduğu günümüzde, okunmayı hak ediyor.

 

Görsel 1; http://d.abcgazetesi.com/news/41010.jpg

Görsel 2; http://cdn.media.gazeteduvar.com/2016/11/637sabahattin.jpg

Görsel 3; http://images.freeimages.com/images/previews/eef/green-fountain-pen-and-ink-bottle-1446621.jpg

Son Yazılar

Şehir Plancısı, Gaziantep, evli, iki çocuk, demokrat, aykırı, söz, yazı, anlamak ve anlatmak...