Hakimin biri akşam yemeği için bir aşevine gitmiş. Kendisine yemeği getiren hizmetçi, hakimin elbisesine dikkatsizlikle bir damla çorba damlatmış. Bu da hakimi çok sinirlendirmiş: “Bu, benim onuruma karşı yapılan bir hakarettir; seni üç sene hapse mahkum ediyorum. Muhafızlar çabuk bu adamı tutuklayın!”
Bunun üzerine zavallı adam, içi çorba dolu kaseyi iki eliyle tutarak hakimin başından aşağıya geçirmiş. Muhafızların başı: “Uğursuz” diye bağırmış ve “Zaten kötü bir hareketten ceza görmüşsün, niye böyle yakışıksız bir hareket yaparak durumunu daha da kötüleştiriyorsun?”
Zavallı adam: “Bunu hakimi korumak için yaptım. Eğer beni ufacık bir çorba damlası için üç seneye mahkum ettiğini halk duymuş olsaydı, kendisi hakkında çok adaletsiz olduğunu düşünürlerdi ve adalet yara alırdı. Fakat onun kafasına içi dolu bir çorba kasesi geçirince, böylesi daha adil olur diye düşündüm.” demiş. Hakim, bunun üzerine hatasını anlamış, adamı serbest bırakmış ve adama teşekkür etmiş.
“Adalet mülkün temelidir.” sözü kulaklara küpe olmalı. Adalet şaşarsa vicdanlar sızlar. Adaleti sadece hakimler sağlamaz. İnsanlar, yaşamları boyunca hak ve hukuk gözetmeli; kimseyi ideolojisine, giyim kuşamına göre yargılamamalı.
Adaletin terazisi hep sağlam olmalıdır, bir tarafı ağır basan terazi hükmünde olmamalı. Bu terazinin bir tarafında insanların yaptığı eylem, diğer tarafında eylemin adaletteki karşılığı olup karşılıklı eşit olmalıdır.
Yukarıdaki hikayede, çorba damlatan adama verilen cezanın adalet karşısındaki yerini herkes sorgulasın. Bu duruma benzer değişik bir çok olaylar, eylemler hayatta karşımıza hep çıkıyor. Sadece hakimler değil tüm insanlar birbirleriyle ilişkilerinde, adaleti vicdanlarıyla birlikte sağlamalıdır. Eğer yanlış bir karar varsa da çok geçmeden yanlışı düzeltmenin yoluna bakmalıdır.