Türkiye’de Hayatta Kalma Bir Survivor!
Açlık sınırı 1.432 TL, yoksulluk sınırı 4.665 TL’dir.
Şimdi bir zam var, Bir de zamcık var tabi… (Levent Kırca’yı da buradan saygıyla anıyorum.)
– Hadi geçmiş olsun. Bu sene de açlıktan ölmediğin için seni ödüllendiriyorum asgarili kardeşim. Ödül olarak 2017 asgari ücretini 1404 TL’ye çıkardım. Bakalım buna dayanabilecek misin?
-Ama dur bakayım hele sen… Yahu sen gelir vergisi dilimine giriyorsun artık. Bir nevi zenginsin asgarili kardeşim. O yüzden senden Gelir Vergisi almalıyız artık. Asgari ücret 1404 TL oldu. Bu yüzden senden 2017 Kasım ayı civarı 210 TL keseceğiz ona göre, haberin olmasın ha…
Zamların Günlük Hayata Yansıması-Öğrenci
Öğrenciler, asgari ücretin dörtte biri oranında burs veya kredi alıyorlar. Asgari ücretliler ve öğrenciler gelir dağılımında pastanın büyük çoğunluğunu oluşturduğundan zamlardan veya ekonomideki dalgalanmalardan en çok etkilenen kitledir. Öğrencileri gelir dağılımına ve maaşlara dahil ediyorum. Çünkü burslar krediye çevrilip tekrar geri isteniyor. Benim şu anda 14 bin TL borcum var devlete.
Örneğin bursum krediye çevrildi. Ve nedeni ise babamın 1150 TL bağ kur borcunun olması… Ve bu krediye çevrilme mevzusu ilk senem bitmeden yapıldı. Zaten bursları ikinci dönem vermeye başlıyorlar. Başarı eğer ÖSS sınavıysa, başarısız bir öğrenci de değildim. Dönem bitmediği için aklınıza ‘’başarısız dersler’’ veya ‘’devletin bir bildiği vardır’’ düşüncesi gelmesin yani…
Ev Kirası-Zamlar
İzmir de öğrenciyken bir evde kalıyorduk. Ev sahibimiz Türkiye’nin gerçeklerini biliyor olacak ki her yıl enflasyon oranına göre %9 civarı zam yapıyordu kiraya. Hala da yapıyor. Ev sahibimin kiraya yaptığı zammı düşününce bu zam mantıklı geliyor bu nedenle bana. Ama burada mantıksız olan bir şey var, o da maaşların ( kredi ve burs ) miktarlarının bir öğrenciyi okutamaması. Ve aynı zamanda asgari ücret zamlarının da günlük hayatta aynı şartlarda vuku bulması…
Daha somut olması için; sadece kiram 530 TL’ydi ve her yıl 50 TL zam yapıyordu ev sahibi. Ev sahibim sağ olsun 10 TL’de bizden almıyor 40 TL alıyordu. Devletimiz de sağ olsun her yıl 30 TL zam yapıyordu maaşlara.
Hadi yapılan zam evin kirasına gitti (20 TL eksik olacak şekilde). Peki ya ekmek, sigara, benzin, et gibi ürünlere yapılan zamları nasıl karşılayacaktık? Çok şükür ekmek hariç bunların tümünü kullanmıyorduk.
Bizi asıl ilgilendiren simit, çay, yoğurt, zeytin, ekmek gibi ürünlere yapılan zamlardı. Ne zaman ki kantindeki amcaya ‘’Abi, çay daha geçen hafta 50 kuruştu. Ne ara 75 kuruş oldu?’’ diyene kadar ekonomiden anlamıyorduk. Cevap ise ‘’koçum her şeye zam geldi’’ demesiydi. Ama öğrenciydik işte. Devlet baba bizi oraya öğrenelim diye göndermişti zaten. Biz de öğrendik. Sağ ol Babıâli’miz…
Bu arada ‘’niye yurtta kalmıyorsunuz?’’ diye sormayın bana. Hani kızlar ve erkekleri ayırdılar ya işte o konu…
Ege üniversitesi erkeklerini İncir altına, 9 Eylül’deki kızları da Ege’ye gönderdi Babıâli’miz. İzmir’de olanlar, buraların birbirinden ne kadar uzak olduğunu iyi bilirler. Hem kızlar hem de erkekler için geliş gidiş 15 dakikadan 4 saate çıktı. Sözün özü 9 Eylül ve Ege Üniversitesi kızları da erkekleri de perişan oldu…
Haliyle yazın çalışarak kazandığımız tüm parayı, dönem içerisinde kullanmak yerine eve çıkmak için kullandık. Böylece maaşlar yine yetmedi bize.
Asgari Ücret
Aslında zam falan yapılmadı. Yapılan suni zam ile ücretler artık gelir dağılımına giriyor. İlk altı ay alınan maaş son altı ayda erozyona uğrayacak. Hele ki yılın son aylarında bu çok net görülecek. ‘’Kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar’’ tabiri bu durum için geçerli açıkçası. Yılın ikinci çeyreği artışı da olmadığı için, maaşların enflasyon erimesine uğramasını saymıyorum bile.
Burayı istatistik tabloları haline getirmek istemedim. O yüzden birçok veriyi yazmayacağım. Bu tablo yeterlidir.
Sonuç Olarak
Çok uzun konudur bunlar. Peki, bunları neden mi anlattım? Çünkü haksızlığa uğradım, uğradık, uğruyoruz. ADALET’TEN bahsediyoruz ya… İşte o kelimeyi çok fazla dile getirmeyelim…