İlahiyatçı olmak bitmeyecek bir eğitim süreci şüphesiz. Ölene dek devam eder. Manevi ve ilahi ilmin yanında modern ilimle kendini destekler. Fakat yine de her türlü yakıştırmanın odağındadır. Toplumun gözünde ilahiyata ve ilahiyatçıya pek çok vasıf verilmiş. Kimine göre cahil, kimine göre alim. Saygı çerçevesinde her görüş kıymetlidir tabi. Fakat yıllarını vermiş, ciltler dolusu kitaplar devirmiş, tamam demeden hep eksiğinin peşinden koşmuş insanları, önyargıların esiri olmuş bir tavırla yargılayamazsınız.
Felsefe, psikoloji, sosyoloji, fizik, edebiyat ve sanat dersleri ilahiyatçılığın önemli parçaları. İlahiyat sıraları bu ilimlerle donatıldığı zaman daha anlamlı. Bir ilahiyatçı dini ilimlerin yanında, Farabi kadar filozof, İbn-i Sina kadar tıpçı, İbn-i Haldun kadar sosyolog, Battani kadar astronom, Cezeri kadar mühendis, İbn-i Heysem kadar fizikçi, Meryem el-İcliyye kadar astronom ve mühendis olmalıdır.
19. yüzyıla kadar dünya kadınları üniversitelerde iş bulamazken, 9. yüzyıl da Fatıma El Fihri, Fas’ta dünyanın en eski üniversitesi olan, halen eğitim öğretime devam eden, Karaviyyun Üniversitesi’ni kurar. Müslüman, gayrimüslim karışık eğitim verilir. Buradan batıya çokça ilim taşınır. İlahiyatçı bir bayanın ilim yolu bu olmalıdır.
Günümüzde derdimiz, ilahiyat okuyan kız şöyle giyinmeli, şunu okumalı, şuralarda oturmalı, erkeklerden kaçmalı, hatta okumasın ya medreseye gitsin ya da evinde otursun. Maalesef bu zihniyetten erkekler de muzdarip. İlahiyatçı erkek, sakal bıraksın, şöyle giyinsin, cüzzamlı gibi kızlardan kaçsın, menkıbelerle dolu sohbetler versin. Halk nazarında makbul görülen ilahiyatçı tipleri mevcut maalesef, bu örnekler, kalıplar çoğaltılabilir. Bu kalıpsal yaklaşımlar diğer dinlerde de mevcut, tek tip ruhban sınıfı gibi.
İslam özgürlüğü vaat etmişken, o kafesler içine kapatılıyor, belli kalıplara sokuluyor. En ufak şey için tv programlarını arama zahmetine katlanılıyor, fakat yanı başında duran kitap okunmuyor. Bir de, hadi bir hata yapsında eleştirelim zihniyetiyle yaşayanlar var. Sanki din sadece ilahiyatçılara inmiş ve sadece onlar sorumlu gibi davranılıyor.
İlahiyatçıların hepsi mi doğru/yanlış? Hayır. Hatasız olanı var mı? Hayır. Her meslekte yanlışları olan ve hata yapan insanlar mevcuttur. Fakat bazen mesele üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek oluyor. Eleştirirken de aşırıya gidiliyor. Sevilmeyen bir hocanın üzerine komplo teorileri geliştirilip duruluyor. Tekfir eden edene… Asıl cehalet de burada başgösteriyor. Grupçu yaşantı, ümmet bilincini yaralayıcı bir unsur haline gelmişse, her ferdin önceliklerini gözden geçirmesi gerekmektedir.
İslamın sadece din adamlarına inmediği, her ferdin okuyup, araştırıp, anlayıp, amel etmesi gerektiği bilinci yerleşmeden, koyun-çoban ilişkisi ile Allah’ın muradı gerçekleşmeyecektir.
”Bir de ilahiyatçı olacaksın!” sözüne muhatap olan şahsım ve tüm ilahiyatçı kardeşlerim için yazdım. Selametle…
Fatma Hatice CIBIL
Görselin kaynağı:https://pixabay.com/tr/herkese-kar%C5%9F%C4%B1-bir-t%C3%BCm-kar%C5%9F%C4%B1-tart%C4%B1%C5%9Fma-1744083/