Çocuk olmak isterdim. Her şeyden bihaber, hayata tozpembe bakan küçük bir çocuk…Yataktan aşağı bir zıplayış kadar neşeli, tatlı bir mızmızlanma kadar nazlıdır güne başlamak. Her sabah pastel boyaların ile çizdiğin pencerelerden, içeri girmesidir hayat. İstediğin her şeyi bir fırça darbesiyle istediğin renge boyayabilmektir. O yüzden en büyük ressamlar çocuklardır ya, sevginin su katılmamış haline şahitlik etmektir. Hayatı hiçbir şey beklemeden sevmektir. Bu yüzden çocuk olmak isterdim. Tek derdimin oyun olduğu, kuşlara özenip “bir gün ben de uçacağım” diyen, masallara inanıp pamuk prenses olmak isteyen bir çocuk. Hayal dünyamız bambaşkadır o zamanlarda. Gökyüzü masmavi bir deryadır sanki ve sen durmaksızın uçacağını hayal edersin. Bulutlar kedi olur senin için ya da dilersen kuş, ne istediğinin pek de bir önemi yoktur aslında. Hele yağmurlu havalarda ev koca bir lunaparka dönüşür. Her bir köşe oyun alanıdır artık senin için. Ne oynanmadık körebe kalırdı ne de yerden yüksek. Uçurtmalarımız vardı, kan ter içinde kalırdık en yükseğe uçurma çabasında. O zaman dünyanın en mutlu insanları biz olurduk. Güneşin göz kırpmasıyla bile dışarı fırlardık. Çamurlardan ne pastalar yapılırdı ne kaleler. Özlediğimiz, yorulduğumuz zamanlar sığınacağımız limanlardır. Çocukluk bambaşkaydı. Her bir karesi unutulamayacak kadar özel. Zaman hızla akarken farkına bile varmadan geçip giden, hafızalardan silinmeyen en kıymetli zamanlardır o anlar. En güzelidir çocuk olmak. O yüzden bir ömür çocuk kalırsın.