Ey “KADIN” çocuk!

Bakışlarını kaçırma karanlık yanımızdan,
Sana uzanan pis ellerin acısı yakmasın tenini,
Babanın öptüğü yerleri kazıma yanaklarından,
Aynaların isyanında saklama yalnızlığını,
Karanlıkların içine gömdüğün ayıbımızı tek başına yükleme; cılız omuzlarına,
Nefesinin kesildiği anlarda kaçma ketum dilsizliğimize,

Utanılacak işlerin içine mi düşürdüler seni çocuk?
Ne zaman aldılar ellerinden oyuncaklarını?
Acımasız bakışların sofrasına nasıl düştü etin?
Kimler attı seni zalimliğin safına?

Ey çocuk!
Ne zaman büyüdün sen!

Kirli rüyaları ne zamandan beri kapladı hayaletin?
Sana uzanan diller ne zamandan beri zehirliyor seni?
Kimler ellerinden sıcaklığı ve şefkati sildi?
Kimler öldürmeden gömdü bedenini karanlıklara?
Ruhunu hangi sahipsiz gecede bıraktın?
Suyun gücü temizler mi yaşadıklarını?
Bir toplumun “O”su olmak nasıl bir şey ey çocuk!

Ananın dualarında nasıl öldü anneliğin?
Babanın gözlerinin içinde ne zamandır kaybettin kendini?
Kimlerin pis ve leş heveslerine liman oldu ruhun?
Gelinliğin ne zamandan beri kefenin oldu senin?
Yetim çocukları nasıl öldürdü bedenin; daha doğmadan…
Katili olmak nasıl bir şey kendinin?
Kaç kere öldürdün duygularını kendinde?
Kendinden nereye kaçar ruhun, gözlerin ve nefesin?
Kimlerin kirli emellerine tutsak oldu geçmişin ve geleceğin?

Kulaklarına fısıldanan sahte aşk sözcükleri kaç kere eritti nefsini?
Kaç kere suya verdin başkalarına ait günahlarını?
Sahipsiz bir bedeni daha ne kadar taşır insan yüreğinde?
Unutulmuş bir gelecekte nasıl nefes alır ciğerlerin,
Çiğnenmiş bir hatıranın puslu çığlığı nasıl duyulmaz insanların kulaklarında?

Ey çocuk!
Büyüdün daha on dördüne gelmeden,
Korkma seni hiç terk etmeyecek birini tanıyorum kalbinde,
Bir dudak kıpırdatmana bakar her şey,
Utanmadan aç ellerini Rabbine,
Rabbine bir nazarla dirilsin hayatın yeniden,
Bıraktığın yerden değil, sıfırdan başlasın her şey.
Yeter ki sen etrafına bakma,
Kimsenin kınamasını dinleme,
Hayatını başkalarının ellerinden kopar sadece,
İşte o zaman, Rabbin kabul edecektir her şeyini.
İşte o zaman sen, yeniden sen olacaksın çocuk!

Hangi sebepten olursa olsun, bir hukuk devletinde suçu ve suçluyu toplumun bir kesimi için maruz görmek, olacak iş değildir. Sonuçlar üzerinden problem çözme alışkanlığını bırakmamız gerekir.
Çocuk yaşta evlendirmeyi yasaklayan kanunlar daha sıkı uygulanmalı, insanlar daha bilinçlendirilmeli ve cezalar netleştirilmelidir. Mesele çocuk yaşta evlenip, kocası hapse girecek kadınların mağduriyeti ise bunu çözmek kolay. Kadına ve çocuklara devlet pekala sahip çıkabilir ama asıl mesele çocuk yaşta evlendirilen kızların içinde bulunduğu travmadır. Çocuk yaşta kadın olan, anne olan daha kendi çocukluğunun dahi farkında olamayan yavrularımızın problemidir. Bunu halletmeden atılacak her adım sakat kalacaktır.

Karanlık girdapların geri vermesiz çukurlarına kaç çocuk kızımızı attık bilmiyorum toplum olarak, bu çocuklardan hepimiz sorumluyuz. Daha ne duruyor ve bunlara NASIL seyirci kalıyoruz bilmiyorum. Elimizden kayan hayatları kurtarmak için bir şeyler yapmanın zamanı gelmedi mi?

Son Yazılar

Doğmak ve varlık hamuruna maya tutmak, Yokluk denizinde inci mercan olmak, Kah yel gibi şaha kalkmak, Kah toprak gibi ölü kalmak, Her an yeniden doğmak; ölüme, Ölümüne yaşamak; yaşamak için ölmek, Diri olarak doğanlara ne mutlu, Doğduğu halde ölenlere ne acı. 1975 yılında Adıyaman’da doğdu. 2002 yılında Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2014 yılında Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam ABD’nda yüksek lisansını tamamladı. 2003 yılından beri MEB bünyesinde DKAB öğretmeni. Beyan Yayınlarından, “Tevhid Düşüncesi Ekseninde Kişisel Gelişim Kitapları” adlı kitabı mevcuddur.