Karanlıkta diyalog

Karanlık, sonsuz, uçsuz, derin ve ıssız…

Göremediğin yerde, göremediğin istikamete, karşına ne çıkacağını bilmeden öylesine yürümek…

En büyük desteğin ise ellerin. Ne olduğunu bilmediğin şeylere dokunmak, onları sadece koklamak… Bu şekilde karanlıkta yalnız bir yolculuk…

Bu yolculuğun yolcuları görme engelliler. Yolculuk ise zor bir hayat için. Koklamak, duymak ve hissetmek tek umutları. Elleri onların en değerli yardımcıları. Anneannemden biliyorum, kendinden önce elleri giderdi. Yoklardı önce karşısına çıkacak olanları. Koca bir ömrü karanlıklar içinde geçti de, bir “ah” bile demedi. Bizi hiç göremedi, ama her birimizi o kadar güzel anlatırdı ki, arada şüphe ederdim. Sessizce girdiğim odada görememesine rağmen “Sen mi geldin?” derdi. Çocukluk aklı işte, acaba görebiliyor mu? diye düşünmeden edemezdim. Her şeyi nasıl da bilirdi? Bilemiyorum, belki de bu yüzden görme engellilere acıyarak değil, hayranlıkla bakıyorum. Çünkü görememesine rağmen, her işini kendi halleder ve bu durumdan hiç şikayetçi olmazdı. Yapayalnız bir evde, üstelik karanlıklar içinde yaşayabildiği için, bana sorarsanız görebilen çoğu insandan daha yetenekliydi.

İşte bu onu ve onun gibilerini, engelli değil, özel yapıyordu. Buna rağmen, etrafımızda o kadar çok ön yargılı insanlar var ki, bu ön yargılarını kırabilmek çok zor. Görme engelli insanları anlayabilmeleri için öncelikle karanlığı öğrenmeleri gerekiyor.

Görememek…

Etrafınızdakileri sadece duyarak, dokunarak hissedebilmek. Karşınıza ne çıkacağından habersiz öylece karanlıkta yürümek. En sevdiklerinizin yüzünü görememek. Ne güneşi, ne yıldızları, ne de bütün güzellikleri tanıyamamak…

Görme engelli insanların yerine kendinizi koydunuz mu hiç? Gözlerinizi birkaç dakikalığına da olsa kapatıp, görmeden yemek yediniz mi? Sokaklarda yürümeye çalıştınız mı? Sevdiğiniz dizileri, filmleri öyle kapkaranlık, sadece duyarak anlamaya çalıştınız mı? Karşınızdaki insanın yüzünün nasıl olduğunu, gözleriniz kapalıyken merak ettiniz mi hiç?..

Gözlerimiz kapalı herhâlde birkaç dakika dayanabiliriz. Hele benim gibi karanlık korkusu olanlar, geceleri ışıksız uyuyamayanlar için, gözleri görmeyenleri anlamak oldukça zor olsa gerek.

Düşünün bir kere… Hep o nefret ettiğiniz, korktuğunuz karanlığın içinde yaşıyorsunuz. Işıklar hiçbir zaman yanmayacak, hep karanlık, en karanlık…

Görme engelli birine acıyarak bakıyorsanız şayet, asıl acınacak kişinin o olmadığını unutmayın. Çünkü karanlıkta yaşayan birinin, tüm ihtiyaçlarını gidermesi ve bu engellerle dolu dünyada yaşayabilmesi, o insanın çok yetenekli olduğunu gösterir. Acımak yerine takdir etmek gerekir. Hayranlık duyarak bakmayı denemeliyiz onlara. Bizler, görebildiğimiz hâlde yaşamanın zorluklarından şikayet ediyorsak, onların bu şekilde yaşayabilmeleri ise yetenekli olduklarını gösterir.

Aydınlık dünyada, karanlıkta yaşamak…

Gözleri göremeyen biri, dünyayı nasıl algılar? diye sorarsanız, size Frankfurt’ta ve dünyada birçok yerde bulunan “Karanlıkta Diyalog” müzelerini görmenizi öneririm. Burası Andreas Heinecke tarafından 1989 yılında açılmıştır. Görmeyen insanların, görenlerin sahip olmadıkları birçok özelliğe sahip olduklarını keşfeden Andreas, göremeyenlerin bu özelliklerini diğer insanlara gösterebilmek için böyle bir müzeyi açmaya karar vermiştir. Bugün otuzdan fazla yerde ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Burada “Işıksız bir dünyaya gel!” sloganı ile elinizde sadece bir bastonla, başka bir hayatta dolaşmaya başlıyorsunuz. Yaklaşık doksan dakika gibi kısa bir sürede gözleri görmeyen siz oluyorsunuz.

Günlük hayata uygun olarak yapılan bu yürüyüşle, gözleri göremeyen insanların çektikleri sıkıntıları kısa süreli de olsa anlayabiliyorsunuz. Bu yürüyüş esnasında yolunu bulmaya çalışan, şaşkın ve korkan gruplara görme engelli gençler rehberlik ediyor. Bu yolculukta görenler, görmez oluyor. Adeta hayat tersine dönüyor ve onların yerine geçebiliyorsunuz. Yolculuğun sonunda ise yine karanlık bir odada “Karanlığın Tadı” adındaki kafede bir şeyler yiyip, içebiliyor ve görme engellilerle sohbetler yapabiliyorsunuz.

Bu ziyaretin sonunda ise, gözleri göremeyen insanlara karşı oluşan ön yargıların yerini, onlara karşı duyulan “hayranlık” alıyor. Hepimiz bu gibi yerleri ziyaret etmeli ve bu dünyada sadece görenlerin yaşamadığını görebilmeliyiz. Hepsinden önemlisi ise sahip olduklarımız için şükretmeyi öğrenmeliyiz.

Görme engellilere artık hayranlıkla bakmanızı öneririm. Ben öyle yapıyor ve onların dünyasını tanımaya çalışıyorum. İçinde bulundukları karanlığa rağmen, nasıl bu kadar aydın yaşayabildiklerini görmeyi deneyin. Bence onların birçoğu, karanlıkta da olsalar yollarını çoktan bulmuşlar bile. Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi “Aydınlık yolu herkes bulur, mesele karanlık yolda ışık aramak…”

Tüm görme engelli insanlarımızı saygı, sevgi ve hayranlıkla selamlıyorum.

 

 

 

Fotoğraf Kaynak: https://www.dialog-im-dunkeln.de/de

Son Yazılar

30 Ekim 1978 doğumlu, her şeyden önce kul, sonra evlat, eş ve anne olma çabasında...Yazmak ona iyi geliyor.