Hayatın dibinde oksijensiz hayatlar; Müptezeller

Bir toplumun en diptekilerinin yanına inip, kısa bir araştırma yapma hevesiyle okuduğunuz bir kitapta en büyük risk, tekrar yukarı çıkamayıp, boğulmanızdır. Emrah Serbes’in müptezelleri işte tam da bu riski barındırıyor.

Hikâyelerin, filmlerin, dizilerin mutlu sonla bitmesine alışkın insanlarız. Bu nedenle, kitabın okuduğum her sayfasında, “işte şimdi talih dönecek”, “işte şimdi düzlüğe çıkılacak” umudunu taşırken, her bir sayfanın sonuna, yaşamın dibinin de dibi olduğunu keşfederek ulaştım.

Emrah Serbes’in bir yazar olarak en başarılı olduğu yön, okur ile kahramanı yan yana hissettirebilmesidir belki de. Hikâyenin kahramanı Bakır Arslan, her ürperdiğinde, midesi bulandığında, soğuk terler döktüğünde, başı dumanlandığında, okurda da aynı etki uyanıyor. Onun burnunun dibinde, hemen yanı başındasınız sanki. Ama kahramanla yan yana olma hali beraberinde son derece iç kıyıcı bir şey. Onun başına gelen her olayda kulağına fısıldayasınız geliyor, “hadi koçum, bu sefer tut şu sana uzatılan dalı, işte tam aradığın fırsat”. Ama o kahraman her defasında, siz onun kulağınıza fısıldadıktan sonra, size şöyle bir dönüp bakıyor, gözlerinde “yine beni anlamadın” bakışını yakaladıktan sonra, sizin tavsiyenizin tam tersi yönde yoluna devam ediyor. Ama siz ısrarla, her bir sayfada, ondan beklentinizden vazgeçmiyor ve kulağına fısıldamaya devam ediyorsunuz. “Bir kurtuluş olacak, mutlaka olmalı, hayat bu kadar vicdansız olamaz” diye diye kitabı tüketiyorsunuz ama o kurtuluş bir türlü gelmiyor.

Örneğin, baş karakter Bakır, babacan bir hakim önüne çıktığında ve hakim ona “evet, seni tutuksuz yargılamak için, senden bir iyi niyet sözü bekliyorum” dediğinde, Bakır ona uzatılan bu zeytin dalına “yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim” diye cevap verince, okur olarak kitabı bırakıp, gidip kafayı duvarlara vuruyorsunuz.

Ama bu daha çok, başkarakter olan Bakır’ı, üniversitede okuyan, sevgilisi bile olabilen, aslında gayet normal ama bazı kötü alışkanlıklar yüzünden hayatta yolu hep şansız bir şekilde hapishaneye, Amatem’e, tımarhaneye düşen birisi olarak tanımaktan kaynaklanıyor. Ama tımarhane doktoru Sezar, bu normalin, bizim olayları karakterin gözünden bakmamızdan kaynaklandığını, durumun çok da gördüğümüz normallikte olmadığını bize hissettiriyor. Aynen toplumun düzenine uyum sağlamış diğer normallerin, hocaların, memurların Bakır’a yaklaşımı gibi.

muptezeller1

Şiddet, küfür, yokluk, yoksunluk, açlık öykünün her bir anına sızmış. Küfür, hikâyenin anlattığı insanlar gerçek yaşamda ne kadar küfrediyorsa o kadar var, daha fazla değil. Bok, kan, salya, sümük, ter ve gözyaşı o kadar yoğun ki, kitabı kapattıktan sonra her defasında gidip elinizi yıkayasınız geliyor.

Meyhaneler pasajının delileri Samsunlu, Tofaş, Muzo, kalorifer dairesinden bozma, bodrum katındaki evini sürekli kanalizasyon sularının basan Karabüklü, Çorumdan, kapılarına kırmızı boya ile çarpı atıldığı için kaçıp Ankara’ya gelen yaşlı amca ile teyze, umarsız oğulları Veli, uyuşturucu baronu hoca, Komi Erkut, çişci Şefer, tımarhaneden Şuayip, yeşil gözlü Serap müptezellerin örnekleri olarak önümüze seriliyor.

Kitaba, yazar olma çabasının peşindeki bir kahramanın hikâyesi de diyebiliriz. Yakın zamandaki okumalarım içinde Barış Bıçakcı’nın “Sinek Isırıklarının Müellifi” kitabında da yine bir yazar olma hikâyesi vardı. Türk edebiyatında yazar olma rolü, nedense normal insanlara verilmiyor. Derin ya da yüzeysel çatlaklarla karşımıza çıkıyor bu kahramanlar. Her iki kitapta, yazar olma çabasında bir o kadar dikkat çekici şey ise yayınevlerinin ve editörlerin bu tip çabalara çok kayıtsız kalmaları. Yazar olmayı başarmış kişilerde dahi bu çok ciddi bir travma yaratmış anlaşılan. Bu konuyu işlemeyen bir yazara rastlamak giderek zorlaşıyor.

Emrah Serbes’in daha önce “Erken Kaybedenler”ini okumuştum. Bir kıyaslama yapacak olursam, “Erken Kaybedenler”in daha başarılı bir eser olduğunu söyleyebilirim. Ama birisi öykü, diğeri roman olan bu iki eseri karşılaştırmak da bir o kadar haksızlık olabilir.

muptezeller3

Akışkan, kaygan, rahat, esnek bir dili olan Emrah Serbes sokağa en hakim yazarlarımızdan birisi. Ve okuduğum her kitabının ustalık eserine giden yolları döşediğini iddia edebilirim.

 

 

Görsel 1; http://static.birgun.net/resim/haber-detay-resim/2016/10/21/emrah-serbes-in-yeni-kitabi-muptezeller-raflardaki-yerini-aldi-199127-5.jpg

Görsel 2; https://pbs.twimg.com/profile_images/443784113267286016/V87SkcJn.jpeg

Görsel 3; http://scontent.cdninstagram.com/t51.2885-15/s480x480/e35/c0.135.1080.1080/14676778_220461551709538_8149987219126353920_n.jpg?ig_cache_key=MTM3MTEyNjYzNDUzNDUxNDExOA%3D%3D.2.c

Son Yazılar

Şehir Plancısı, Gaziantep, evli, iki çocuk, demokrat, aykırı, söz, yazı, anlamak ve anlatmak...