Pek çok din vardır ama ahlak tektir

Başlıktaki söz 19. Yüzyıl’da İngiltere’de yaşamış bir düşünür olan John Ruskin’e ait. Bugün dünyada ve ülkemizde din adına yaşanılan ve yaşatılanlara bakınca  bu sözün ne kadar doğru ve önemli olduğunu bir kez daha anlıyor insan. Gerçekten de biraz okuduğumuzda bütün tek tanrılı dinlerin aynı temel ahlaki değerlere dayandığını görürüz; hepsi temelde aynı şeyi söyler: Çalmayacaksın, yalan söylemeyecek, aldatmayacaksın; başka canlılara zarar vermeyeceksin; hakettiğinden fazlasını istemeyeceksin; insanlar arasında ayrım yapmayacak, herkese eşit davranacaksın. Özetle hangi dine mensup olursan ol, hangi peygamberin izinden gidersen git, ibadetini nasıl ve hangi dilde yaparsan yap, senden beklenen ahlaklı ve iyi bir insan olmandır. Başka bir deyişle, bir insan sırf dindar diye ahlaklı olmayacağı gibi, ahlaklı bir insanın da ille dindar olması gerekmez.

Geçtiğimiz günlerde Qolumnist’de Fatma Hatice Cıbıl imzasıyla yayınlanan “Zorunlu Din Dersi Tartışmaları” başlıklı yazı bu konuda yerinde tespitlerde bulunuyor. Şöyle diyor yazar: “Din derslerinde önceliğimiz ahlak eğitimi olmalıdır. İslam çocuklara dini görev yüklemez, sorumlu tutmaz…Zekatın haccın ne olduğunu bilen fakat hırsızlık, yalan gibi davranışlar sergileyen çocuklar dini ve ahlakı yanlış öğreniyor demektir. Başka deyişle, ahlak ilkelerinden önce sorumlu dahi olmadığı zekat miktarları, kesilecek kurbanın özellikleri öğretilen çocuktan, büyüdüğünde ahlaklı bir insan olup Müslüman olarak bu görevleri yapmasını nasıl bekleriz?… Kur’an-ı Kerim kurallar kitabı değildir. Kur’an-ı Kerim, ahlaki ilkelerle insan psikolojisini sağlıklı tutan bireyden sonra toplumsal değerlerle bu yapıyı kuvvetlendiren bir hayat kitabıdır.”

Aklı başında herkesin altına imzasını koyacağı çok doğru sözler bunlar. Ne var ki bugün okullarımızda din adına öğretilenler tam da yazarın yapılmamasını işaret ettiği şeyler. Dersin adı “Din Kültürü ve Ahlak” olmasına karşın, dersin içeriği neredeyse tamamen İslam, onun da sadece Sünni pratiği üzerine. Çocukları sıraların üzerine çıkartıp namaz kıldıran, hece hece Arapça sure ezberleten diğer din ve mezheplere ancak ucundan kenarından, onu da eleştiriyle, hatta kötüleyerek yapan bir “öğretmenden” yukarıda değinilenleri beklemek naiflik olur elbette.  Hal böyle olunca FETÖ gibi, Ensar gibi, bilmemne hocacıların yurdu gibi yerlerde sözüm ona din diyanet öğretilirken hayatları karartılan yoksul aile çocuklarına devlet okullarında sunulan seçenek de çok farklı olmuyor maalesef.

Her gün daha fazla okulu imam hatip yapmakla, daha oyun çağından çıkmamış 10 yaşındaki çocukları imam  hatip orta kısımlarına doldurmakla, 3-5 yaşındaki yuva çocuklarına türban ve takkeler giydirip cami gezmeleri yapmakla ne din kültürü ne de ahlak öğretilebilir. Öyle olsaydı Arabistan da İran da bugün dünyanın en ahlaklı ve faziletli insanlarının  yaşadığı ülkeler olurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeri geldikçe “İmam hatiplilerin sayısı milyonu geçti diye rahatsız olanlar var “ diyor. İmam hatipler bu ülkede 60 yıldır var; geçmişte de kuruluşlarıyla amaçlanandan çok daha fazla binaya ve öğrenciye sahiptiler, ama bugün iş iyice zorlamaya dönüştü gibi. Görünüşte zorla kayıt yok ama, mesela mahallenin tek ortaokul ya da lisesini imam hatip yapınca ailelere başka seçenek bırakılmıyor. Üstelik tıpkı özel okullar gibi promosyonlar yapan, teşvikler sunan imam hatipler var; başka devlet okulları boya yaptırmaya zor para bulurken imam hatiplere bu kaynakların nereden ve neden sağlandığı da ayrı bir soru tabii. Velhasıl bırakın din eğitimini, genel eğitimin bile temelini Sünni İslam pratiğine dayandırmaya başladık sanki.

Karma eğitimden kız erkek ayrı eğitime geçilsin sesleri de buna paralel olarak yükselmeye başladı tabii. 6 yaşındaki kız çocuğuyla nikah olur diyen, kız çocuklarını doğduğu andan itibaren günahkar olarak gören zihniyetteki  sözüm ona din entellektüelleri her gün televizyonlarda boy göstermeye başladı. Din ve ahlak alanındaki kültür ve tartışma seviyesi hiç bu kadar alçalmamıştı herhalde ülkemizde. Eğitimdeki bu manzaraya paralel olarak, kamu görevlilerinin son dönemde kolluk kuvvetleri de dahil olmak üzere dini (yani İslami) semboller taşımalarının da serbest bırakılmasıyla devlet sanki artık açık ve net olarak “Benim resmi  din anlayışım Sünni İslam’dır; ondan anladığım da muktedir zihniyetin yorumudur” diyor. TBMM Başkanı zat da “laiklik anayasadan çıksın” dememiş miydi mi zaten?

Mustafa Kemal Atatürk “Cumhuriyet fazilettir” der; yani erdem, yani ahlak, yani kültür, yani inceliktir. Fazilet ve ahlaktan yoksun olanların ne dindarlığından ne de kültüründen hayır gelir. Devletin eğitim alanındaki görevi de çocuklarımızın herşeyden önce ahlaklı ve faziletli insanlar olarak yetişmesinde yol gösterici olmaktır. Yoksa FETO zombilerinin başka versiyonları yetişir sadece, özgür bireyler değil.

 

 

 

Karikatur: https://2.bp.blogspot.com/-cIPJr_CC4jY/VdeISanr47I/AAAAAAAAEZA/VWnbNYeQ_Ec/s320/%25C4%25B0RT%25C4%25B0CA%2B%25C3%259CF%25C3%259C%25C3%259CR%25C3%259C%25C4%259E%25C3%259C.jpg

 

 

Son Yazılar

Siyaset bilimi, ekonomi ve edebiyat (Alman Filolojisi) okudu; medya ve iletişim alanında master yaptı. 20 yılı aşkın bir süredir özel sektörde iletişim alanında çalışıyor.