Denizli’ye gelen İranlı turistler ve turizm “esnafımız”

Önceki gün Sabah Gazetesi’nde güzel bir haber vardı. Denizli’de bir turizm firmasının girişimiyle İran’dan Denizli’ye direkt uçuşlar başlatılmış. Doğrusu çok güzel bir gelişme; havaalanı olan diğer illerimize de örnek olmasını umalım. Gerçi Denizli eşsiz bir doğa harikası olan Pamukkale (Hierapolis) dolayısıyla turizme hiç de yabancı bir kentimiz değil. Ayrıca tekstil başta olmak üzere değişik alanlarda ciddi ölçüde gelişmiş, ihracatımızı destekleyen güçlü bir sanayi altyapısı da var. Yine de doğrudan turizm girdisinin önemli bir katkı sağlayacağına kuşku yok.

Rusya krizi ve son dönemdeki terör olayları nedeniyle geçtiğimiz yaz yaşanan keskin düşüşü bir tarafa bırakırsak, turizm Türkiye için çok önemli bir gelir kaynağı Dünya Turizm Örgütü’nün verilerine göre ülkemiz dünyada en çok turist çeken ilk 10 ülke arasında; bazı yıllarda ilk 5’te yeraldığı da oluyor. Oteller dolup taşarken seslerini pek duymadığımız turizmciler ve tatil yörelerinde iş yapan ticaret erbabı, kriz dönemlerinde resmi muhataplarının ve medyanın kapılarını aşındırıyor.

Bu yazıyı okuyanların büyük bir çoğunluğunun bir yaz tatili deneyimi vardır muhtemelen. Tatil deneyimi deyince de –yolculuğu saymazsak- aklımıza hemen konaklama, restoran, plaj işletmeleriyle, hediyelik eşya, kıyafet ya da günlük turlar satan turizm esnafı gelir. Üniversite yıllarında tatillerimi hep güney kıyılarında çalışarak geçirdiğim ve yakın zamanda gerek yurt içinde gerekse yurt dışında tatil yapma fırsatı bulduğum için bu konuda epey gözlem yapma imkanım oldu. İşini mesleki sorumluluk ve ciddiyetle yapan, müşterisine özellikle de yabancı turiste yolunacak kaz olarak bakmayan, 3 kuruş maliyeti olan bir bibloyu 33 kuruşa satmayı marifet olarak görmeyen dürüst esnafa saygımız sonsuz elbette. Ancak böylelerinin sayısı maalesef o kadar az ki.

Son dönemde imkanı olan pek çok kişinin yaptığı gibi yaz tatilini Yunan adalarında geçiren bir arkadaşıma “paraları gavura yedirip geldin” diyerek takıldım geçenlerde. Yanıtı şöyle oldu: “Valla helali hoş olsun; son kuruşuna kadar hakettiler; ne caddelerde peşimizde dolanan restoran değnekçileri vardı, ne de turist kazıklamak için binbir takla atan hediyelik eşya satıcıları; yaptığımız hiçbir harcamada en küçük bir hayıflanma, rahatsızlık duymadık; restoranlarda işini bilen insanlar çalışıyor; yemekler lezzetli; toplam maliyet de mesela Bodrum’la karşılaştırıldığında son derece makul, hatta gayet ucuzdu”. Arkadaşımın söylediklerini duyunca en son Fethiye’deki bir restoranda önümüze konan ve bedelini hiç de haketmeyen yemekler geldi aklıma.

Tatil yörelerinde muhtemelen yerli yabancı tüm turistleri en çok rahatsız eden şey dükkanlarının önündeki taburelerde oturarak sigara, çay ve tavla eşliğinde etrafı kolaçan eden sözüm ona esnaf tiplerdir. Görüntüde kuyumcu, derici, halıcı vs esnafı diye geçinirler ama önlerinden geçen herkesi, özellikle de yalnız kadın turistleri güya alışverişe davet ederken yapmadıklarını bırakmazlar; muratlarına eremezlerse de arkalarından yüksek sesle küfür ederler Bir şekilde kandırıp içeri sokmayı başardıklarını ise fahiş fiyatlarla kazıklamaktan geri durmazlar. Sonra da bütün bunları yapan kendileri değilmiş gibi turist azaldığında timsah göz yaşları dökerler sağda solda. Yerli turistleri de pek sevmez bu tipler; yerli turist onlar için parası olmayan ya da harcamayı sevmeyen veya yeterince kazıklayamayacakları için uğraşmaya değmeyecek müşteridir. Onlar için meslek ahlakı falan gibi şeyler söz konusu olmadığı gibi Türkiye’nin yabancı turist nezdindeki itibarını da hiç düşünmezler. Tek dertleri daha çok para kazanmaktır o kadar.

Denizli’ye İranlı turistlerin gelmesi ve kentte turizmin daha da hareketlenmesi çok güzel. Kent yöneticilerinin ve dürüst kent esnafının bu fırsatı iyi değerlendirip kent adına kazanca çevireceklerine de kuşku yok. Yeter ki güneydeki tatil yörelerinde fazlaca bulunan esnaf kılığına girmiş turizm zararlılarına fırsat verilmesin.

 

Foto: http://www.pamukkaletours.com/wp-content/uploads/2014/12/2-643×362.jpg

Son Yazılar

Siyaset bilimi, ekonomi ve edebiyat (Alman Filolojisi) okudu; medya ve iletişim alanında master yaptı. 20 yılı aşkın bir süredir özel sektörde iletişim alanında çalışıyor.