Evlilik, Siyonizm ve Anne-Baba Olmak Üzerine

Önceki gün Qolumnist’te Ahmet Şit imzasıyla yayınlanan “Bir Asalaklaştırma Projesi: Geç Evlilik ve Zina”* başlıklı yazıda geç yaşta yapılan evlilikler ve evlilik dışı ilişkiler eleştiriliyordu. Toplumumuzda evlilik yaşı ortalamasının 28-35 yaş aralığına çıktığını ifade eden yazar, şöyle bir tesbitte bulunuyor:

Ben buna “Yeni Dünya Düzeni“nin asalaklaştırma projesi olarak ad veriyorum. Yani siyonist bir proje. … Bu proje; medeni ve erdemli insanı, hayvanî ve nefsî arzularla donatılmış bir yaratığa dönüştürme projesidir. Böylelikle insanlar daha kolay yönetilecektir.…. Tıpkı bir uyuşturucu bağımlısının uyuşturucusundan yoksun kalıp krize girmesi gibi kişinin eşinden yoksun kalması da bir nevi kriz oluşturur. Bunun çaresi evliliktir fakat evlilik bu devirde bozulmuş bir yapı olduğu için bu çareden çok zina/fuhuş batağına düşülmektedir. Erkek ve kadın, elmanın iki yarısı niteliğindedir. Helal yoldan bir birliktelik sağlanmazsa toplum yozlaşır ve temel çekirdek olan aile çöktüğünden toplum çöküşe doğru gider.

Kapitalizm ve modernizmin geleneksel aile yapısını ve insan ilişkilerini etkilediği bir gerçek, ancak konunun yeni dünya düzeni ve siyonizmle ilgisini çok anlamış değilim. Yazarın erken yaşta evlenmeyenlerin zina ve fuhuş batağına düştüğü şeklindeki genellemesinin de hangi kişisel gözlem ve tecrübelere dayandığını bilemiyorum tabii.  Ancak, yazıda savunulan zamanında evlilik ve aile kurmanın gerekliliği tezine katıldığım bir nokta var, o da erken kalkan yol alır meselesi, özellikle de anne-baba olma yaşı.

Küçük yaşta aile baskısıyla evlenmek zorunda kalanları bir tarafa bırakırsak, evlenip evlenmemek, aile kurup çocuk sahibi olmak ya da olmamak, herkesin kişisel tercihidir ve buna saygı duymak gerekir. Eş, aş ve iş kısmet meselesidir ayrıca; herkes sevdiği insanla yaşlanmak, sevdiği işi yapmak ister elbet. Ama hayat gailesi içinde bu her zaman mümkün olmayabilir. Aile veya arkadaş çevresinde, üniversitede ya da işyerinde genç yaşta hayatının aşkına rastlayacak kadar şanslı olmayabilir herkes. Kimileri “artık zamanı geldi” deyip aslında çok da sevmediği ama bir şekilde beraber yaşayabileceğini düşündüğü birisiyle evlenirken kimileri de yalnız kalmayı göze alıp, ömrünü gönlünün sultanını aramakla geçirir.

Ama bir kısım insan da var ki, birlikte yaşlanmayı isteyecek kadar sevdiği birine çoktan rastladığı, evlenip aile kurmaya karşı olmadığı, hatta çocuk sahibi olmayı çok istediği halde erteler de erteler.  Oysa biz planlar yaparken geçip gitmektedir hayat ve geciktiğimizi anladığımızda telafisi çok güç olabilir bazı şeylerin. “News Room” adlı Amerikan dizisinin kahramanı 50’li yaşlarındaki haber spikeri yeni evlendiği eşinden ilk kez baba olacağını duyduğunda şöyle der: “Artık uzunca bir süre ölmemem gerek, bu çok önemli”.

Çocuk sahibi olanlar bilir, onlar doğdukları andan itibaren hayat kaynağımız, sevincimiz, neşemiz olurlar. Kendi kararları nedeniyle geç yaşta anne baba olanlarsa “bu mutluluğu tatmak için neden bu kadar beklemişiz” diye düşünmeden edemezler. Bu her zaman insanın kendi elinde de olmuyor tabii. Çocuk hangi yaşta kısmet olursa olsun bir nimettir elbette, ama ileri yaşta anne baba olmak demek çocuklarınızla geçirilecek zamanın da ister istemez görece kısıtlı olması demektir.  Ülkemizdeki yasalara göre, yanlış bilmiyorsam, evlat edinebilmek için çocuk ile anne-baba arasındaki yaş farkının en fazla 40 olması gerekiyor. Anne-baba olmanın sosyal ve psikolojik açıdan en üst yaş sınırı olarak görülüyor kırk yaş demek.  Yoksa fizyolojik olarak daha ileri yaşlarda da anne-baba olmak mümkün tabii.

Kısa dönem askerliğimi birlikte yaptığım 20 yaşlarındaki uzun dönem askerlerin pek çoğu evli hatta çoktan çocuk sahibi olmuş kişilerdi. O zaman da, üniversitede iken de erken yaşta evlenenlere, çocuk büyütmek için kendini harap edenlere biraz alaycı bakar, evliliğin pek de gerekli olmadığını düşünürdüm. Yaşım ilerledikçe hayata bakışım da düşüncelerim de değişti.  Görece geç çocuk sahibi olmuş ve bunu hayatın bir insana bahşettiği en büyük nimet olarak gören biri olarak, içinde sevgiyle yaşanılan bir aileye sahip olmaktan daha değerli bir servet olamayacağını düşünüyorum.

(*) http://qoshe.com/qolumnist/ahmet-sit/bir-asalaklastirma-projesi-gec-evlilik-ve-zina/693069

Görsel: https://openclipart.org/image/2400px/svg_to_png/246180/Formal-Love-Birds.png

Son Yazılar

Siyaset bilimi, ekonomi ve edebiyat (Alman Filolojisi) okudu; medya ve iletişim alanında master yaptı. 20 yılı aşkın bir süredir özel sektörde iletişim alanında çalışıyor.