Daire Sahibi

Gerçekten yoruldum. Zerre iyi şeyler olmuyor. Zerre doyasıya gülemiyor, sorunlar suratıma suratıma çarpıyordu. Neydi bu daire sahibinin benden istedikleri? Neydi her ayın başında zile diğer insanlardan farklı basıp can sıkmaları ve beni başkalarına muhtaç etmeleri… Neydi bu daire sahiplerinin yalandan zor durumda kalmaları? Yoruldum. Taşıyamıyorum bu bünyeyi, ellerimi, kollarımı, bu kalbimi… Taşıyamıyorum. Bir gökyüzü kadar ağırım. Beni sürekli başa saran sistem, ne isteyebilirdi benden? Beni sürekli başa saran ve her defasında aynı yere toslamamdan sıkılmayan kimler var? Kocaman bir adam olabilirim ama çabuk kırılırım. Babam kızdı. Annem çağırdı. Abim toparladı, kızdı. Kardeşim ağladı. Aynı şeyleri başka aylarda yaşamıştım. Alamadığım radikal kararlardan biri daha… Yoruldum her ne isen? Yoruldum kim isen? Fazla koşturuyorum, zayıf düşüyorum ama daire sahipleri için hiç bir bok yapamıyorum! Sıkıntıdan vücudumda saplantı haline gelmiş ağrılarımla yaşamaya karar vermiştim oysa… E bana yardımcı olan kim var? Niye ben gene buradayım? Kendi penceremde, başka odalardan kulağımı ziyaret eden cümleler, kalbime, beynime zımbalanıyordu. Yoruldum dostum! Yoruldum insan! Normal düşünemiyorum. Bir kadın var. Onu mutlu etmeliyim. Ona aşığım ve beni bazen anlamayacak diye çok korkuyorum! Kıvırcık saçları ve eritici yaldızı bana çok iyi geliyor ama yoruldum. Ona fark ettirmemeliyim! Çünkü gamzelerini seviyorum.

Dışarılar soğuk be adam! Hem nasıl bırakıp gideyim. Hiç bir zaman radikal karar alıp defolup gitmedim ki! Daha var gibi… Uzun memleket… Sadece gidiş bileti… Tüm samimiyetimle söylüyorum ne Turgut iyi geliyor ne de küçük Prens… Her şey yaşanmayacak kadar yorucu gibi… Bu hayatımın sürekli başa sarması, verdiğim kararlarımın hayallerime uymaması, büyük bir başarısızlık sembolü olduğumu gösteriyordu. Sevdiğim kadınla şarap bile içemiyorum. Altımda koskocaman yatan alt metnim o kadar boş ki… Ayaklarım zerre yere basmıyor. Üzerimde oynayan oyuncular o kadar amatör ki… Çok fazla satmıyor bu oyun, aç kalıyor halkım, insanım, kürsüm… Daire sahipleri kapını çalıyor sonsuz kere…
Fazla anlaşılmıyor muyum?
Nerenin ortasında kambur sırtımla duruyorum.
Bazı kararlar alırken, neyime güveniyorum?
Aysel git başımdan,
Keşke sana mecbur olsaydım
Saçların mıh gibi aklımda olurdu

Bir şarkı söylemek bile üzüyor haritamı. Beni gören yok. Simsiyah sistemin ortasında daire sahibine para yetiştirmek için çabalıyorum. Bu çarkı izlemek gözlerimi yoruyor, sabrımı sınıyordu. Beni buradan kurtar deliğim. Beni sar yoluma, bir şekilde bir yerde başım döner, bayılır, kalırım. Kimse gelmesin önemli değil. Bunlarla yaşamak zorundayım. Oysa her durumla karşı karşıya kaldım ama başa dönmek çok yoruyor beni. Gerçekten…

Sigarayı bırakmak mantıklı bir sektör değildi.

resim kaynak:

https://tasarimtarihi.files.wordpress.com/2013/11/7158.jpg

Son Yazılar