Cumhurbaşkanlığı seçiminde sözlü olarak bahsedilmekle birlikte, halkın cumhurbaşkanını seçmesiyle fiili olarak uygulanmaya başlayan başkanlık sistemi, resmileştirme çalışmaları ile yine gündemde.
Bu konuda oluşturulması düşünülen başkanlık sistemlerinden biri “Yarı Başkanlık Sistemi” dir. Bu sistemin, ülkeyi yönetmede daha iyi bir rejim olacağı kanısı ağır bastığından ve halk oylaması düşünüldüğünden yazının esasını teşkil etmektedir.
Sistemi anlamak için öncesinde başkanlık sistemine bir bakmak gerekiyor. Başkanlık sistemi dediğimizde, en iyi örnek olarak ilk akla gelen Amerika’dır. Fakat bu sistem, bildiğimizin dışında, daha farklı örnekleri ile ABD’den başka, Azarbeycan’dan Venezuella’ya; İran’dan Endenozya’ya; Güney Kore’den Ekvador’a kadar, kendi kültürlerine göre bazı hususlarda değişiklik göstermekle beraber 41 ülkede uygulanmaktadır.
Yasama ve yürütme parlamenter sistemdeki gibi iç içe değil, bizatihi ayrı ayrı işlemektedir. Başkan ve yasama iki paralel yapı gibi çalışmakta, başkan tek başına yürütme organı olmasına karşın, yasamaya da karışamamaktadır. Fakat görev süresince hiçbir müdahaleye maruz kalmadan görevini sürdürmektedir.
Bunların, yasama ve yürütmenin ayrı olduğu için birbirlerini denetlemesi, doğrudan halk tarafında seçildiği için daha demokratik olması, hızlı karar mekanizması ile kararları ivedilikle işleme koyması, sabit ve müdahale edilmeden devam eden bir görev süresinin olmasından dolayı daha avantajlı görünmesine karşın;
Otoriter rejimlere kapı araladığı ve diktatörlüğe kadar giden bir sürecin de başlangıcı olabileceği ve dünyadaki kötü örnekleri ile de dezavantaj ve hatta demokrasisi tam oturmamış ülkeler için kesinlikle düşünülemez olarak da görülmekte ve eleştirilmektedir.
Yarı başkanlık sistemi ise, başkanlık sistemine göre daha olumlu olarak bahsedilmektedir. Örneğin Cezayir 1958 bağımsızlık savaşında bu sisteme geçmiş olup, bu sistem başta Fransa olmak üzere, Suriye, Rusya, Portekiz, Finlandiya ve Namibya’da da uygulanmaktadır.
Yarı başkanlık sistemi’nde, yürütme gücü, halk tarafından seçilen devlet başkanı ile meclis güvenine dayanan hükümet başkanı ile paylaşılır. Ancak fiili olarak yürütmenin başı devlet başkanıdır. Yasama ve yürütmenin işbirliği içinde çalışıldığı kesin kuvvetler ayrılığının olmadığı bir hükümet sistemi görülmekte olup, cumhurbaşkanı genel oy ile halk tarafında seçilmektedir. Parlamento hükümeti denetleme ve düşürebilme yetkisine sahip olduğu halde, cumhurbaşkanına karşı herhangi bir denetleme yetkisi bulunmamaktadır.
Sonuçta, içinde bulunduğumuz parlamenter sisteme karşın, halk direkt seçtiği cumhurbaşkanını, yürütme görevinde oldukça yüksek yetkilerle donatmakta ve görev sahasını genişletmektedir. Bununla beraber cumhurbaşkanının sembolik değil, aktif olmasını sağlamaktadır.
Elbette ki bu bir siyasi elbisedir. Türkiye’ye uyar mı uymaz mı şimdiden bir şey demek, sadece yaşadığımız sistemi, anlamadığımız ya da anlamaya çalıştığımız bir yenilik karşında korumaktan ibaret kalır.
Her beşeri sistemin artıları ve eksileri vardır. Önemli olan halkı ezmeden, acı tecrübeler yaşatmadan doğru ve uygulanabilir bir şekilde sistemi oturtabilmektir.
Ve hangi sistemi seçilirse seçilsin, insan faktörü asla göz ardı edilmemelidir. İnsanın olduğu her yerde, her şey suistimale açık demektir.