Yeniden güneşin doğmasıyla merhaba diyoruz sabaha. Bu sabah ayrı bir güzel ayrı bir heyecan. Bir gün daha büyüdük zaman hızla ilerlerken. Acaba daha neler oluyor etrafımızda? Yeni bir sonbahar da neler bekliyor bizi? Başını hafifçe kaldırdığında bile görebiliyorsun etrafını, ağaçlar yavaş yavaş döküyor kendini, sararmış yapraklar rüzgara direnemiyor, vazgeçmişcesine bırakıyorlar kendilerini. Sonbahardır ya yaprak her tuttuğu daldan önce kurur, sonra düşer… Hafif bir esinti alır yerini, arada güneş de göz kırpar, kılıçlar kadar keskin ışıltısını yansıtır bir anda her yere. Kavakların sesleri ise kulaklara dolan bir melodi gibi sarar etrafa. Dışarı çıkıp saatlerce bu melodileri duymak istersin sonra hiç beklemediğin bir anda yağmuru hissedersin teninde, o çisildeyen yağmurun sesi dolar kulaklara. Hiç aldırmadan devam edersin yürümeye, önüne bakmadan sadece yürürsün.
Sonbaharsın, sırılsıklam da olursun istemeden kırılırsın da, kalplerin ritimleri değişir hüzünler içini kamaştırır sonbahar sabahına uyandığında. Yollar sarı, ağaçlar sarı terk edilmiştir artık ağustos ayı. Dağılmıştı yazdan kalan neler varsa, bulutlar seğirirdi usul usul gökyüzünde, kuşlar koşarlar diyar diyar, perdeler uçuşur pencerelerden ve çok uzaklardan gelen tren sesi… Yaşanmamış gibiydi sanki yaz. Sonbahar gelmişti artık yeni bir mevsim yaşanıyordu her şeye inat, hatta bazı gözler kışa dikilmiş, yapılıyordu hazırlıklar; bacalar temizleniyor, sobalar yerlerini alıyordu odalarda. Sonbaharın etkisi ruhumuza yansımıştı, yaprakların tek tek dökülmesi ömrümüzün son demlerini akla getirirdi. Gündüz yerini sessiz bir akşama bırakırken uzun geceler geliyor artık; hırkalar, kahve fincanları, kitaplar…
Fotoğraf kaynağı: https://pixabay.com/tr/sonbahar-orman-do%C4%9Fa-peyzaj-sezon-1072827/